fake o bende 5 tane var hala öküz gibi uyuyorum :/ keşke gerçek olsa

bi kulakta 1 bi kulakta 2 tane var. toplamda 5-6 kere kapandığı için deldirdim bişey olduğu yok.

Bende 9 tane var. Teeee liseden beri, yani takribi 10 yıl olmuş. Hiç de bir sıkıntısını çekmedim.

bir kişi de buraya yazmamış ama arkadaşının bu konudan şikayetçi olduğunu söylemiş 3e karşı 1 oldu gerçi ama kafam karışık yine de :s

ben 7 yıl boyunca kullandım, deli uyuyorum.

ama işte bazı kişilerde nedense problem olabiliyor, bir arkadaşım kulağını deldirdikten sonra boynu şişmişti, iltihap falan, çok fena olmuştu. hassasiyetle alakalı sanırım.

kulakta, kıkırdak kısmında kısaca akupunktur noktaları olarak bilinen sinir uçları vardır. akupunktur noktaları olarak adlandırılmalarının sebebi iğne yardımı ile bu sinir uçlarının uyarılarak vücutta (karşılık geldiği yerlerdeki) çeşitli hastalıkların iyileştirilmesidir. aynı şekilde bu sinir uçları ayakta da oldukça yoğun şekilde bulunur. piercing için kıkırdağı deldirdiğinizde bu tesadüfen noktalardan birine denk getirebilir ve o sinir ucuna hasar verdiğiniz için sıkıntı yaşayabilirsiniz. üstelik açılan deliğin kapanması o sinir ucuna verilen hasarın iyileşmesini de garanti etmez. ayrıca sinir uçlarının iltihaplanması tahmin ettiğinizden daha zor bir tedavi süreci gerektirebilir.


bu yüzden mümkün olduğunda kulak memesi kısmını deldirin, kıkırdak dokuya geçmemenizi tavsiye ederim. (iki kulakta toplam 5 küpem var)
kulak deldirme, dövme v.b şeyleri vücudumuzu süslemekten zevk aldığımız için yapıyoruz. özensizce, hijyen koşullarından uzakta yapılmış uygulamalar size keyif vermek yerine ızdırap verici sonuçlara neden olabilir. unutmayın, sağlık kolay geri kazanılan bir şey değil!

sanırım deldirmekten vazgeçiyorum kulak memesinde küpe sevmediğim için sanırım ömür boyu küpe takmamış bir bağyan olacağım. cevaplar için çok teşekkür ederim..

offline göründüğünüzü nereden tespit ediyorsunuz? başkasının msn hesabından bakıp da göremiyorsanız o kişiyi engellememiş olduğunuzdan emin olun.

kendinizi kendi listenize ekleyebiliyorsunuz. deneyin, kendinizi kendi listenizden kontrol edin.

çevrimdışı görün (appear offline) seçeneğini seçmediğinizi varsayıyorum tabii.

kendimi ekledim tabii ki ve online olduğumda listede kendimi göremiyorum.
bir de arkadaşlarıma "sorduğumda offline görünüyorsun" dediler.

çare olarak messenger'i kapatıp tekrar aç, maalesef ben bu çözümü buldum. başka bir yöntem henüz üretemedim :)

Son care msn i kaldir yenisini kur

arkadaşlar sözlükte okuduğuma göre genel bi problemmiş teşekkürler.

genel bir sorun

yeni başlık açmak istemedim ama ben de aynı kurumda çalıştığım başka bir arkadaşım da online olduğumuz halde offline görünüyoruz.

nedendir acep?

durumunu değiştirince düzeliyor bazen. yani meşgulsen uygun yap sonra tekrar meşgul yap.

bence kumtel sanki en kaliteli o gibi?

ama bunlar baya minik gorunuyolar tek kislik falan mi?

kumtel, o minik ekranla kazanıcak gibi sjkfsd

bir öğünde en fazla 2-3 kişi oluruz, 2-3 posta kızartırız ufak gelirse ama yeter yahu 1 litre hazne..

5. linkteki Sinbo SDF3812 bence. hepsi aynı gibi zaten de bunun tipi hoşuma gitti benim.

fritözden pek anlamam ama kullanıcı olarak bir iki şey söyleyebilirim sanırım.
önceliğiniz çıkarılabilen iç hazne olsun. bu yüzden her ne kadar ismi cazip de olsa scarlet'i eleyin derim. iç haznesi çıkmadığı zaman içini temizlemek işkenceye dönüşebiliyor. benim tefal fritözüm sırf bu yüzden iki senedir öylece kullanılmadan duruyor.
1 lt hacim bir porsiyon kızartmak için ideal. hem içindeki yağ çabuk ısınır, zamandan kazanırsınız hem de kızartma için çok yağ harcamak zorunda kalmazsınız.

ısının ayarlanabiliyor olması da önemli, eğer dışı kömür içi pişmemiş tavuk parçaları v.b yemek gibi istemiyorsanız...

şimdiden afiyet olsun!

ps:patates kızartınca haber verin, biraları kapıp geleyim!

linklere bakmadım ancak iç haznenin çıkartılıp yıkanabilmesi olayı varsa tercih sebebidir benim için.

edit: scarlett ve sinbo hariç, hepsinde varmış lan. scarlett ve sinbo kaybediyor bu durumda.. diğerlerinden birini al gitsin hocu.

Scarlett bende var, öyle çok başarılı veya göründüğü kadar geniş hazneli değil. Erittim zaten dış kabuğunu (gerçi tava değdi ona), yine de çalışıyor. İç haznesi çıkmıyor o da doğru.

*****spoiler*****

alma
alma
alma

yinede illa alıcam dersen,3 bilemedin 4. kullandığında ulan herif dedi bak dinlemedim dersin...

alma
alma
alma

*****spoiler*****

kumtel daha iyi bi marka diğerlerine nazaran sanırsam

kolonya :) elime kolonya surunce elimden uzak duruyor benimki.

kediler limon kokusundan hiç hoşlanmıyorlar. kolonyayı bir deneyin derim. Hani öyle deneyip test etmişliğim yok ama en azından denenebilir.

sirke. fısfıslı bir şişe içine sirke koyup yaklaşmalarını istemediğiniz yerlere belli aralıklarla (bir kaç saatte bir) sıkın. sirke sıkacağınız yeri ilk kullanımdan önce sadece bir kereye mahsus yıkarsanız (sabun olabilir ancak sakın çamaşır suyu kullanmayın) daha çok verim alırsınız.

dayı tıpcı deilim ama 1-2 ay önce banada olmustu.gittim doktora gece yanığı baslangıcı fln dedi.bi krem var sarı bişey onu sur gecer dedi gecti 1 haftaya.

(bkz: ürtiker)

pek benimkine benzemiyo ama bilgi olsun diye söylüyom.ani hareket edince yada heycanlanınca bende de oluyor.doktor'a gitmiştim.tedavisi yok demişti.sadece yavaş hareket edeceksin demişti...

bende stressden ötürü kasıntı vardı, özellikle öss döneminde çok dert yandım bundan aylarca. tüm testleri yaptırdım, tüm kan değerlerimi incelettim. bi bok çıkmadı afedersiniz.

aerus vermişlerdi, ilaç, ucuz bi şey. geçirdiydi meret. kısa süre kullanabilirsiniz. kafana bi şey takma.

başlığı kıskanıyorum uleyn diye okuyorum
bu saatte normal mi acaba noluyor bana ne bu dikkatsizlik

eve gelip pantolonu çorabı neyi çıkarıp rahatlayınca oluyorsa son derece normal bir şey bu.

evdeki bir şeye karşı alerjin olabilir? yorgan, yastık kılıfının kumaşı, ve bunları yıkadığın deterjan ya da yumuşatıcı, odandaki halı, belki perdenin kumaşı(kadife v.b. olabilir),tütsü, oda spreyi, hatta yer sildiğin sıvı deterjan... pek çok şey -özellikle bağışıklığının düştüğü zamanlarda- alerjiyi tetikleyebilir. kaldı ki akşam eve geldiğinde büyük ihtimalle yorgun oluyorsundur, dolayısıyla normalde tepki vermeyeceğin şeyler alerjik sorunlara yol açabiliyor olabilir.

onu bunu bilmem de
sen sen ol ulu orta yerde ne kaşınıyorum de ne de kaşın bence.
ışık seninle olsun

gece kaşınması çok afedersiniz uyuz nedeniyle de olabilir. evet.

duyurunuza davetsiz misafir olayım. ben de arıyorum bu robotlardan.istanbul, ankara farketmez hatta online satış yapan bir yer olursa çok daha iyi olur.

Bu iş mecburen yurt dışından olacak galiba. Ama bu sitelerin güvenliği hakkında bir bilgim yok...

www.tinmantintoys.com

www.tintoyarcade.com

daha önce bir duyuruya vermiş olduğum cevabı biraz değiştirerek size yazıyorum.okurken kadınlar için olduğunu unutmayın lütfen. çünkü o arkadaş kadınlar için hamam arıyordu. bahsettiğim yer cumartesi hariç her gün erkeklere açık!

""bahçelievler hamamı. ben de ilk defa geçen hafta bir arkadaşım sayesinde gittim. 3. cadde üzerinde.(3. cadde ile 6. caddeyi kesen kısımdan milli kütüphane istikametine doğru düz devam edin, sol kanatta, marketleri v.b. geçince). sadece cumartesi günü kadınlara açık olduğu için biraz kalabalık oluyor erken gitmekte fayda var.bir de saat 17,00 ye kadar çalışıyor.
saunası, buhar odası sıcacık göbek taşı var. giyinmek ve eşyalarınızı koymak için oda veriyorlar, bir dolaba sığmaya çalışmak zorunda kalmıyorsunuz. giriş 15 lira. içeride kese 4 lira, masaj (kısa) 4 lira. kısa da olsa yetiyor :)""

Bir hamam sevdalısı olarak Eynebey diyorum, Ulus'ta. Gençlik parkının Atatürk bulvarı üzerindeki kapısının karşısındaki yoldan ilerleyin. (Tika'nın bulunduğu Anafartalar Caddesi) İtfaiye pazarının orada oluyor yani. Bir de Karacabey hamamı var; Hamamönü'nde. Hacettepe'nin arkasında kalıyor, Talatpaşa Bulvarı üzerinde. Eynebey Hamamından yukarı çıkıp kavşaktan sola dönerseniz bu bulvara gelirsiniz, öyle tarif edeyim.

tarihi eynebey hamamı. ulus denizciler caddesinin orda.

itfaiye meydanı göbekte bir tane var. yer ulus.

kendin inceleyip daha sağlıklı bir sonuca ulaşabilirsin belki;


pic-from-cellphone.blogspot.com

Hangi ücret aralığında olduğu çok önemli bu sorunun. eğer k750 gibi pahalı olmayıp da kaliteli fotoğraf çeken bir telefon istiyorsanız sony ericsson t700 tavsiye ederim.

@cedric inceledim siteyi sağol.
fiyat aralığı önemli değil şu an için. ama 700'ü geçmezse iyi olur.

ben eski bir k750i kullanıcısı olarak telefoumu çatır çatır kullanmak suretiyle telef ettiğim için şimdi sony ericsson c902 kullanmaya başladım. şiddetle tavsiye ederim! başkasına gerek yok. hem eliniz kullanımına ve menülerine alışkın olduğu için yabancılık çekmeyecek hem de fotoğraf kalitesinden (5mp) vazgeçemeyeceksiniz.

@ balık; bende çatır çatır olayını fazla abarttım ve kasa alim bari de düzgün bi duruşu olsun dedim sonra kasayı değiştirirken ekranı bozduk tabi. dediğin gibi c902 de uygundur sanırsam. ancak temiz 2.eli için yaklaşık 400tl vermem gerekiyor ki onun yerine 280 tl lik k850 daha iyi olur diye düşünüyorum.

Albino olabilir..

maiev veya shandris

podimos

gölge

lale

kopeklerin kulaklari bazi harflere daha duyarlidir: $, j, z, t gibi. bu harfleri iceren bir isim koyarsaniz adini daha kolay ogrenir.

bir isim oneremiycem ama kedimin adini bir tori amos sarkisindan araklamistim :))

tundra

ben de sormustum zamaninda :)


maya olabilir (eight below filminden)

Osman. Şaka yapmıyorum ciddiyim.

şarap, viski.

başka şey bulursanız da iki heceyi geçmesin.

kurt

wolfgang

çeyrek

ısırgan olsun

zımba

Belka - sonra bana dua edersiniz. Ben de gelir seviveririm yavrucagi... :)

Bize de iki aylık gelen köpeğimizin adıydı, herkesin hala hatırladığı. Şu ana kadar kimseye önermedim. Belki seversiniz. Abel. Çağırırken de çok güzel. Eybıl diye çağırdık bu arada. Siz nasıl telaffuz edersiniz, bilemem. Yaşlandığı için uyuttuğumuz köpeğimizin adını söylediğimi, anladınız sanırım. Umarım köpeğinizin de seveceği bir isim verirsiniz. Bize de duyurursunuz diye umuyorum.

Sebebimyok çok büyük bir hata yapmışım. İşteyken yazdım. Dişi olduğunu şimdi okudum. Bir isim düşüneyim diyemedim, öyle utandim ki. O zaman biraz değiştirip, Mabel yapalım.

Moda'da gezdirilen bembeyaz tüylü açık mavi gözlü asalet timsali gibi görünen bir köpek vardı. sahibi "abrek" diye çağırıyordu. ilk duyduğumda epeyce gülmüştüm, şimdi merak edip baktım da "çerkes savaşçısı" demekmiş.

öncelikle 2300 liraya neyin dahil olduğunu öğrenmelisiniz. sadece alan dersleri ise fena değil. sadece genel yetenek + genel kültür ise ohaannes çok fazla. ikisi birdense hiç düşünmeyin atlayın.

neresi olursa olsun mmutlaka ama mutlaka pazarlık yapın, dedikleri fiyata he demeyin.

aman diyim, sakın ola atlamayın hemencene gidip sözleşme falan imzalamayın. bakın ben biraz arattım, şu linkteki bütün başlıkları bi inceleyin bakalım, hoşunuza giden bir şey bulursunuz belki.

forum.memurlar.net

yine de -hatta- orada söylenenlere de aldanmayın, mutlaka kursa gidin, görün, görüşün.. yer bulmak gibi bir sorun olmaz, dershanelerde her zaman yeni öğrenci için yer vardır:)))

kolay gelsin, başarılar.

Alan derslerini neden almak istiyorsunuz? Öncelikle belirteyim, a grubu kadroları düşünmüyorsanız eğer hiçbir şekilde ihtiyacınız olmayacak o derslere. sadece genel kültür ve genel yetenek çözeceksiniz.
a grubu kadrolar için ise biraz geç kalmışsınız. 2 ocakta başlayan kurs sınava kadar kurtarabilir bir ihtimal ama daha sonra olacak mülakatlar için (kasım gibi başlar bunlar, aralıklarla olur) ders çalışmayı bırakmamalı, hatta tempoyu arttırmalısınız. biraz meşakatli bir yoldur maalesef. özellikle "mülakat" aşamaları.
hangi memurluklara göz diktiniz, onu belirtin öncelikle. bir şeyler daha söyleriz üzerine.

alan derslerine ağırlık vermek istememin sebebi mezuniyetimin üzerinden uzun zaman geçmesi ve haliyle pek çok konudan uzaklaşmış olmam. a grubu kadrolarda şansımı deneyeceğim. matematiğim ve türkçem iyidir. genel kültür kısmını kendim hallebilirim diye düşünüyorum ama meslek derslerinin altından kalkmama imkan yok...

fizik ogretmeni adayi kiz arkadasim murat'a gidiyor. 1800 lira. egitim bilimleri ve genel yetenek hepsi berabermis. ama o ta ne zaman kayit olmaya gitti. erken teshis :) indirimi yapmis olabilirler.

www.muratinsankaynaklari.com

SPA harici bulabileceginiz hamamlar boyle:

www.ankara.com

Sengul'u patlamadan sonra yenilemisler. Iyi olmusa benziyor :P

şengül hamamı genelev kadınlarının falan da gittiği alt kalite bir hamamdır. tavsiye etmem. opera'nın oradan dikimevi'ne giden talatpaşa bulvarı'nda karacabey hamamı var. zaten semtin adı da hamamönü diye geçer. oraya gidebilirsiniz. eşimden duyduğum kadarıyla çok güzelmiş. spa falan yoktur ama.

bahçelievler hamamı. ben de ilk defa geçen hafta bir arkadaşım sayesinde gittim. 3. cadde üzerinde.(3. cadde ile 6. caddeyi kesen kısımdan milli kütüphane istikametine doğru düz devam edin, sol kanatta, marketleri v.b. geçince). sadece cumartesi günü kadınlara açık olduğu için biraz kalabalık oluyor erken gitmekte fayda var.bir de saat 17,00 ye kadar çalışıyor.
saunası, buhar odası sıcacık göbek taşı var. giyinmek ve eşyalarınızı koymak için oda veriyorlar, bir dolaba sığmaya çalışmak zorunda kalmıyorsunuz. giriş 15 lira. içeride ağda da yapıyorlar (fiyatları da gayet uygun ama sıraya yazdırın adınızı) kese 4 lira, masaj (kısa) 4 lira. kısa da olsa yetiyor :)

ince hamurlu mix pizzalari cok cok basarili. tavsiye ederim, denemeye deger.

eskişehir'de mr.pizza'yı tek geçerim!!!
üstelik siz seçtiğiniz malzemelerle hazırlatabiliyorsunuz pizzayı.
bol malzemeli, incecik oluyor. küçük boyu bir kişiyi gayet iyi doyuruyor. ben çok açım derseniz orta boy alın!

fobini yenmek için üstüne gitmen lazım :) doktorunun adı abuzer delibalta idiyse çocukken ee haliyle korkarak yaşarsın:)) benim kadıköyde bi dişçim var biraz yaşlı bi herif ama ucuzdur ve hic acıtmaz sohbet ede ede yapar. bahariye caddesinde istersen adresini veririm sen bi düsünde:)

beni de dişçi fobim var, üstelik dişlerime baktırmazsam dişçinin eline daha erken yaşta düşeceğimi ve daha azap verici işlemlere katlanmak zorunda olduğumu biliyorum. bu yüzden senede bir, ağlaya zırlaya da olsa dişçiye gidiyorum.
kendimi rahatlatmak için son bulduğum yöntem müzik. doktoruma o çalışırken müzik dinlememin sakıncası olup olmadığını sordum. kendisini rahatsız etmeyeceğini söyleyince de taktım kulaklığımı, açtım .haggard'ın sesini sonuna kadar!!! gözlerimi kapadım. en rahat geçirdiğim seanslardan biriydi. doktor bana bir şey söylemek istediğinde omzuma dokunuyordu, ben de kulaklığın birini çıkarıyor, iletişime öyle devam ediyordum.

geçmiş olsun.

not: istanbul'da olmadığım için doktor tavsiyesinde bulunamıyorum.

korkcak bişi yok, çok iltihaplı diilse diş çekmede nerdeyse acı bile duyulmuyor

beni bul...
aynı dertten muzdariptim
artık narkoz altında falan tedavi olmayı düşünüyordum
genç bir diş hekimi çözdü derdimi!
1 yıldır zorlu tedavi sürecinin içindeyim bir sorunum yok.

ödeme konusunda da sıkmadı beni...

[email protected]

Selamlar

Kendi diş doktorumu önerebilirim.
Arkadaşa uzaktan sorunlu çocukları falan getirirler. :)

Pendik Şifa Hastanesi, dişhekimi Funda Çulcu Doğan.
216 3909243 hastane telefonu.
Hastane trenyolunun E5 tarafında kalıyor. Pendik içinde başka bir şifa hastanesi daha var, oraya gitme.

Geçmiş olsun,
Osman

Bu kız benim ve çocuklarımın da doktoru. Epey bir süre izini kaybetmiştim ama sonunda buldum! İyiki varsın instagraaam. meger kendi yerini acmıs denta klinik, pendik'te.

Haller Gençli Merkezi'nde Kahve Evi vardı tren yolu tarafındaki girişte hemen solda. Ben severdim nargilesini, bir deneyin bence..

hamamyolu'nda sıcaksuların orada ayakkabıcılar vardır. onların bulunduğu sokağın sonunda minicik bir kahve(hatta çayevi kılıklı bir yer) var, nargile içebileceğiniz. ama emekli amcaların olduğu bir yer, kız arkadaş v.b. ile gidemez, giderseniz de rahat edemezsiniz söyleyeyim. hemen onun yakınlarında da nargile tütünü ve malzemeleri satan bir dükkan var.

bence kristal kum alın, daha az koku yapar.
mama, kap gibi şeyleri herhangi bir petshoptan daha kolay alırsınız.

kedi kristal kumu sevmeyebilir. bu durumda topaklanan herhangi bir kum olur. alice'in yeşil olanı iyiydi zannedersem.

mama kabı veteriner, petshop heryerde var. plastik mama kapları bazı kedilerde alerji gibi bişi yapıyor, dudağında (ya da dudak gibi yerinde) sivilce çıkıyor. öyle bir durm varsa, çelik alın. su kabı ve mama kabı ayrılabilir olsun, suyunu daha sık tazeleyeceksiniz.

mama olarak, bütçeniz müsaitse premiumla besleyin. kedinin yaşına ve kilosuna mama tipi değişir. söylerseniz belki daha rahat cevap verebiliriz...

ha bi de, hayırlı olsun :)

kristal kum + kapalı tuvalet kabı on numara bir düzenlemedir evde kedi beslemek için.

şahsi tavsiyelerim: yaş mama mümkün olduğunca vermeyin, ancak böyle çook keyifsiz olduğu günler olursa ya da kesinlikle mama alacak haliniz yoksa o gün verin.
ben keimi bir öğün premium mama bir öğün normal yemekle besliyorm (normal yemek derken patlıcan oturtma değil tabi, fasulye falan sevdiği için veriyorum onun dışında çeşitli eti ciğeri pişirip pişmiş havuç ve bezelyeyle çekiyorum, yaş mama gibi oluyor)
kuru mama kesinlikle premium olmalı, pahalı ama daha az vereceğiniz için bi nebze kurtarır. marketten premium mama alamazsınız, pet shoptan ya da veterinerden alırsınız. içindekiler kısmında ilk olarak et ürünü yazdığına emin olun.

taşıma kabı çok da büyük dert değil, bir tane orta boy alığ yıllar boyunca kullanabilirsiniz.

siteyle ilgili olarak bu soruyu aylar önce ben sordugumda bana gelen cevaplar şöyleydi:
www.juenpetmarket.com
www.arkadaspet.com
www.teleskopakvaryum.com

öncelikle hayırlı olsun. güle güle büyütün.

uzun zaman içinde bir sürü kedi bakmış büyütmüş bir kimse olarak diyebilirim ki, en önemli şeyi tuvaleti. mümkünse genişçe bir tuvalet kabıyla kristal kum deinldiği gibi iyi bir kombinasyon. size de ona da rahat. bi de kakasını çişini yaptıktan sonra topaklanan kısmı alır atarsanız hem kum uzun süre gider, hem kedi memnun olur.
geri kalanlarında tamamının keyfe keder olduğunu düşünüyorum. çok keyifsiz, iştahsız ve hastaysa biraz damara göre şerbet yapıp şımartılabilir ama onun dışında "biz ne yiyosak o kardeşim!" moduna alıştırırsanız hem çeşitli beslenir, hem siz rahat edersiniz. eti meti bezelye havuşla çekip yaş mama gibi yapmak da şahane fikirmiş bu arada. bi de ciğer haşlardık biz bi zamanlar. bayılırlar ama ev cesetle doluymuş gibi kokar.
sevgiler. sıkıştırınız kediyi birazcık benim için.

kedinizin ufak olduğunu varsayarak almanız gereken şeyleri şöyle sıralayabiliriz:

-kedi taşıma kutusu/kafesi: aşılarını yaptırmak için veterinere götürürken çok işinize yarayacak. kucakta taşımak ya da iyi kapatılamamış karton bir kutu kedinin yola fırlaması v.b. durumunu engelleyemeyeceği için bu taşıma kabını almalısınız. üstelik evde olduğu zaman da -büyük ihtimalle-kutuyu yuvası olarak belirleyecek, koltuk tepesi, sizin yatağınız v.b yerlerde yatarak ortalığı tüye bulamayacaktır. (21,90-TL)

buna bakabilirsiniz: www.juenpetmarket.com

-tuvalet kutusu: kediniz ufak olduğu için başlangıçta üstü açık,plastik ve kenarları kedinin girebileceği yükseklikte bir kutu yeterli olur. plastik olması özellikle önemli. karton v.b. malzemeler ıslandığı zaman tahammül edilemez bir koku yapacaktır.kumu

topluca değiştirdiğinizde çamaşır suyu ile yıkamanızı tavsiye ederim.(11,82-TL)

mesela bu: www.juenpetmarket.com

-kum temizleme küreği: kumunuzu temizlerken kullanacağınız, kirli kumu temizinden ayırmaya yarayan kürek. kumdaki artıkları şeffaf buzdolabı poşetine koyup, ağzını bağlayıp atarak temizlik işini oldukça pratik bir şekilde halletmiş olursunuz.(1,70-TL)

buna bakabilirsiniz: www.juenpetmarket.com

-kedi kumu: marketten alabilirsiniz. silikon kumlar-daha pahalı olmasına rağmen-dityomitli kumlara göre uzun süre kullanılabilir. kediniz ufak olduğu büyük ihtimalle tuvaletini yaparken deli gibi kazacaktır. bu yüzden ağır, iri taneli kumları almanızı tavsiye ederim. ince taneli kumları dağıtabiliyorlar kolayca. (ortalama 4,00-TL)

www.juenpetmarket.com


-kedi tırmalama çubuğu: kediler doğaları gereği sürekli tırnak törpüleme ihtiyacı duyan hayvanlardır ve bunun için de halı, koltuk gibi yarı sert yerlere gözkoyacaklardır. eve alacağınız bir kedi tırmalama çubuğu eşyalarınızı korur. halı ya da koltukta tırmalama
yaptığını gördüğünüz anda hayır demek ve kediyi alıp çubuğun başına getirip evet demek öğrenmesi çin yeterli olacaktır. ancak bu eğitimi kedi ne kadar küçükse o kadar kolay verebilirsiniz. bu yüzden çubuk almayı ihmal etmemenizi öneririm.
(23,56-TL)

buna bakabilirsiniz: www.juenpetmarket.com

kedi maması için kap: mama ve suyu ayrı ayrı kaplara koymanızı tavsiye ederim. yani iki gözlü kaplar yerine tek gözlü iki ayrı kap alabilirseniz, suyun mamayı ıslatması ya da suyun içine mama düşmesi v.b. durumlarını yaşamaz, kedinize sürekli temiz mama ve su
bulundurmuş olursunuz. unutmayın kuru mama kullanıyorsanız kedinizin suyunu mutlaka kontrol edin, günlük olarak taze su ile değiştirin!ben kendi kedilerimde mama için çelik, su için plastik kap kullanıyorum. (ortalama 2x2,5-TL)

-kedi maması: özellikle ufak kedilerin büyümeleri 1 yaşına kadar devam ettiği için bu dönemde paraya kıyıp kaliteli bir mama (kitten) almanız önemli. çünkü kuru mamadan aldığı protein, vitamin ve mineral ihtiyacını ne olursa olsun siz başka yemeklerle
karşılayamazsınız. (tavuk, ciğer v.b.gibi) hatta mümkünse tek çeşit mama ile besleyin. yedireceğiniz farklı gıdalar kedinin damak tadının çeşitlenmesine ve devamında seçici davranmasına ve beslenememesine sebep olabilir. bu yüzden kuru mamadan şaşmayın!

(ortalama 5 kg. mama 50 lira) eğer buna ayırabilecek bütçeniz yoksa goodys marka mamayı tavsiye ederim. market mamaları arasında bulabileceğiniz en kaliteli mamadır. unutmayın kaliteli mama daha az kaka ve çiş, dolayısıyla kum masrafında da azalma demektir.

hem kedinizin sağlığı için de gerekli...!

www.juenpetmarket.com

-tüy fırçası: kedinizin tüylerini düzenli fırçalamak hem onun hoşuna gidecek, hem tüylerini güçlendirecek hem de sağdan soldan tüy toplama sıkıntınızı azaltacaktır. bunu sık dişli bir saç fırçası ile de yapabilirsiniz. yok ben illa fırça almak istiyorum
diyorsanız: (8,48-TL)

www.juenpetmarket.com

www.juenpetmarket.com'dan defalarca ürün aldım, hiçbir şikayetim de olmadı, fiyatları da pek çok yere göre gayet uygun.

petshoplar'dan, veterinerler'den ve marketlerden çok daha ucuza ürünleri burada bulabilirsiniz.


listedekilerin haricinde acil olarak almanız gereken bir şey yoktur. aşısı yapılan ve parazit ilacı içirilen bir kediye (eğer sokağa çıkma alışkanlığı da yoksa) pire tasmasına ihtiyaç yoktur. her ne kadar avlanmalarını engellemek ve nerede olduklarını bilmek açısından yararlı olsa da pek çok kedi tasmayı,hele çıngıraklı tasmaları sevmez.evden çıkmayacak bir kedi için tasmaya da ihtiyaç olmaz. yavru kediler oldukça oyuncudur ve genellikle sizin para döküp aldığınız oyuncaklar(oyuncak fare 5lira) yerine kendi istedikleri şeylerle oynarlar (çorap, kalem v.b.)bu yüzden yaratıcılığınızı kullanarak ona oyuncak yapabilirsiniz. mesela alüminyum folyodan top, eski ince çoraplarla yapılmış toplar veya pinpon topları kedinizin favorisi olabilir. boğazına dolanabilecek ya da
içine girip boğulabileceği şeylerden özllikle uzak tutun(yün yumakları, poşet v.b.)

kediler (çok istisna durumlar olmazsa, katrana,boyaya bulaşmak gibi) yıkanabilen hayvanlar değildirler ve genellikle suyu sevmezler. üstelik kullandığınız sabun ve şampuanlar onun derisine uygun olmadığı için egzama, kepek gibi cilt sorunlarına yol
açabilir. bu yüzden kedinizi yıkamayın, bırakın kendisi yalansın. kazara yıkanması gereken durumlarda (örneğin ishal olup üzerini batırması gibi) sadece ılık suyla yıkayın. gözlerine su gelmemesine dikkat edin ve yumuşak bir havlu ile kurulayın.


kedinizle birlikte keyifli günler dilerim!!!

kum olarak alice'in yeşil olanını hararetle tavsiye ediyoruz. (kristal olarak adlandırılanlar bildiğiniz silikon, ne olduğu belli değil. ben kullanmıyorum.)

kedi yavru ise 1 yaşına gelene kadar yavru kediler için olan mamalardan alın.

market mamalarından kesinlikle almayın. veterinerlerde ve pet shoplarda satılan kaliteli mamalar vardır. bunlardan kullanın. market mamaları ucuzdur ama ileri yaşlarda sağlık sorunlarına yol açıyor. veterinere deli gibi giden ve para saçan birisi olarak bunu istemezsiniz diyorum.

iyi mamaların kilo ile satılanları var. market mamalarından biraz pahalı oluyor.

ayrıca (git: 54943)

kristal kum kullanma. slikozis hastalığına neden olabiliyor. zaten maksimum 1 hatfa kullanırsın çünkü sapsarı oluyor çişten dolayı.

ince taneli topaklanan kedi kumu al. golden white ve alice yeşil (alice ultra) iyidir.

kristal kum resmen mikrop yuvası. topraklaşan akkum var. 5 kg'si 15 lira falan. hem de en ucuzu ne koku yapıyor ne mikrop. 1 ay da dayanıyor.

@jeanne hebuterne ben de akkum kedi kumu kullanıyorum. iki kedim var ve performansından çok memnunum.

ben çapa tıp fakültesi psikiyatri kliniğine gitmeni öneririm,ancak sosyal güvenlik kapsamındamı değilmi bilmiyorum.

psikolugun yaptığı sadece dinlemek dinlerken ve sen anlatırken hatalarını kendi kendine farketmen farkettikçede rahatlaman..jamswety@yahoo dan ulaş bana bi kaç fikir verebilirim belki.

özel hastaneleri araştırsanız??? eğer çalışıyorsanız ve sgk kapsamında iseniz sadece muayene farkı (yaklaşık 20 lira bir şey) ödeyerek psikiyatrist ile görüşebilirsiniz. özel hastane/tıp merkezi gibi yerlerde devlet hastanelerinden daha kısa sürede randevu alabilirsiniz.

burda paylaştığınız üç belirti travma sonrası stres bozukluğu tablosuna benziyor, bu bozukluğun nörobiyolojik temelleri bile tam olarak ortaya konulmuş değil, kullanılan ilaçlar ise birçok kişide sonuç vermeyebiliyor (bu tüm psikopatolojiler için geçerli, tssb için iki kat geçerli)
o yüzden de eğer gerçekten travmatik bir olayın ardından bunları yaşamaya başladıysanız, travma anısına odaklanan bir tedaviden geçmeniz yararınıza olacaktır. bu konuda iddialı olan emdr gibi teknikler var, çapanın psikiyatri servisinde de bu teknik kullanılıyor. orayla görüşmenizi öneririm.

doktorlar caddesinde şekerbank ın yanındaki sokaktan girin cengiz topele gelmeden solda tekelcide olması lazım.
ayrıca emin olmamakla birlikte espark ve kanatlı avm nin içindeki tobacco da da olabilir.

anadolu üni'nin ana kapısının oradaki taksi durağının yanındaki büfede vardı. 5-6 ay önce buradan almıştık arkadaşlarla, boğazıma verdiği hasardan dolayı üşütmüştüm :D

bulabileceğiniz tek yer: kızılcıklı'da sıla kafenin yan tarafındaki minik sokakta (doğruöz'den batı yakası istikametine doğru yürürken hemen köşede bulunan pastaneden sola dönün) bulunan büfedir. karşısında tişört satan bir dükkan ve waffle yapan bir yer var sanırım. yalnız captain black satışı yasak olduğu için büfedeki abi hemen "var" demez!gerekirse geçen hafta arkadaşla buradan almıştık v.b deyin. o zaman alabilirsiniz.

Merhaba,

İlgilenirseniz elimde karton olarak Cherise bulunmakta. İletişim için saintpimp [at] gmail [dot] com adresine mail atmanız yeterli.

apply dedim ama hiç işe yaramadı. hatta restart bile yaptım ne olur ne olmaz diye.zaten chrome ana sayfasının hemen sağ alt köşesinde dergi sayfası gibi bir kıvrım var. oraya tıklayınca temalara otomotik olarak gidiyor. temayı seçip apply deyince otomatik olarak download penceresi açılıyor ve crx file (.crx) uzantılı, seçtiğim tema isimli bir dosya indiriyor. indirdiği dosyaya tıkladığımda ise yeniden chrome tema sayfasına bağlanıyor ve aynı temayı ikinci kere indirmeye çalışıyor. nedendir acep?

sanırım sen google chrome beta ya geçmedin:)

o temalar henüz 3.0 ve üzeri yani beta sürümlerde çalışıyor.

son sürümü kullansan bile (yani 2. küsür) o temaları kullanamazsın.


yani betaya geçmen gerek kısaca...

edit: bakmaya üşeniyorum ama belki değişmiştir ve ben de döt olabilirim. ben yüklerken böyleydi.

@netizen: tamamdır beni dikkate almayınız:)

mezuniyet için toplamda belli bir kredi sayısına ulaşmanız gerekir.(ör: 150,170 gibi, bölümden bölüme değişir) mezuniyet için gerekli olan kredi miktarını sadece zorunlu derslerle toplamanıza imkan yoktur, seçmeli dersleri seçmediğinizde krediniz eksik kalır, mezun olamazsanız.

ayrıca seçmeli derslerin amacı, öğrencinin alması gereken zorunlu, formal eğitimin yanında, ilgisi olan alanlarda da eğitim alabilme, çalışma yapabilmesidir. bu yüzden seçmeli dersler sadece kredi tamamlamaya yaran bir araç gibi görülmemeleri,seçilirken verilmesinin kolay olması,devam zorunluluğu olmaması..v.b kriterler yerine sizi geliştirebilecek, hele ki rtv gibi bir bölümde, mezuniyetinizden sonra da karşı tarafa sunabileceğiniz, sizi ayrıcalıklı kılması v.b kriterlerin göz önünde bulundurulması gerekir.

zorunlu dersin kontenjanının dolmuş olması, bu dersin sizin üzerinizdeki sorumluluğunu kaldırmayacaktır. bu dönem kontenjan dolduysa da ilk fırsatta almanızı tavsiye ederim. ayrıca ders kayıtları yapılmadan önce daha planlı davranmanız, almanız gereken dersleri, yanına seçmeli dersleri de koyarak kabataslak bir plan yapmanızı, kayıt esnasında sizin planınızın uygun olmaması halinde(ders çakışması, kontenjan dolması v.b nedenlerle) mutlaka yedek bir planınızın olması sizin yararınıza olacaktır. danışman hocanız, emin olun, size bu konuda tahmin ettiğinizden daha yardımcı olacak, sorularınıza içtenlikle yanıt verecektir. (tabii kayıt günü sallana sallana gidip "ne seçeyim hocam?" gibi ucu açık muğlak bir soru sormadığınız sürece!!!)
anadolu üniversitesi rtvs bölümü alanındaki en iyilerinden bir olup, seçmeli derslere verdiğiniz önem ve özenle kendinizi sektöre en iyi koşullarda hazırlamanıza yardımcı olacaktır. bunu reklam yapmak için değil eski bir anadolu üniversitesi mezunu olarak,içtenlikle söylüyorum.

not:cümle düşüklüklerinin kusuruna bakmayın lütfen, çok yoğunum, düşünüp, yazdıklarımı toparlayacak fırsatım olmadı.

eğer ikinci sınıfın ( veya birinci) zorunlu dersleriyse alamadıkların danışmana git, öğrenci işlerine telefon ettir kontenjan arttır. üst sınıfın derslerine kontenjan açtırmak istersen dersin hocasına git onu ikna edip danışmanını arat. seçmeli dersleri illa bu dönem almak zorunda değilsin istersen dördüncü sınıfta hepsini birden alırsın sana kalmış, ama kaç krediyse artık mezuniyete kadar tamamlayacaksın.

beyzbol sopasiyla araba parcalamak iyi tabi. ama bu ve benzeri seyler gercekten insani rahatlatiyor mu bilemem. cogu insana iyi gelen, keyif aldiklari ve dertlerini kisa sureligine de olsa unutturan aktiviteler oluyor. mesela spor yapmak, aktif hobilerle ugrasmak gibi.

@hoochie: ağzını burnunu kırarım. ama belayı almak da istemem.

derin nefes alıp vererek sayabildiğiniz kadar sayın içinizden (kaçta siniriniz geçiyorsa artık).
çok sinirlenince saymak yetmiyor bana, bi çıkıp yürüyorum 10 dk falan.

beni dövermisin bela olmam hemde çok ucuza yol paramı ver yeter !

şaka bir yana

havuzda haftanın 2-3 günü 1-1,5 saat yüzmek ama tempolu hem uygun hem huzur verici hem yorucu fazla enerjiyi de alıyor rahatlatıyor.
Senin aklındakilere göre ayrıca faydalı.

bir erkek olarak öğrenci evi bulaşığına giriyorum ben arada sinir stress kalmıyor o kadar kurumuş küflenmiş tabağa çanağa küfrede küfrede. spor yapmayı denediniz mi? buz hokeyi falan acayip zevkli yorucu ve deşarj edicidir

Ben kesinlikle boks ya da kickboks tercih ederdim doğrusu. Ateş etmek kesmez gibi yani sadece tetiğe basıyorsun. Ama kum torbasına yumruk atmak tatmin edici olur bence. Perküsyon, bilardo, yoga falan da kesmez gibi. Skydiving de olur heralde ama pahalı olur.
Bu arada hiç tavsiye etmemekle birlikte ben yemek yiyerek atıyorum :). Ya da yakın olduğum insanlarla kavga ediyorum, gereksiz yere, bunu da tavsiye etmem tabi.

poligona gidip yardırmak. silahla atış yapmanın zevkine vardıktan sonra stres neymiş unutursunuz.

bence kaya tırmanışı deneyebilirsin, gerçi sanırım senin istediğin seviyede bi deşarj olayı olmayabilir ama, bir de aklıma ritim grupları geldi..
www.youtube.com
bunun gibi :)

ben tae-bo yapmak üzere yola çıkmış, konuştuğum hoca tarafından karateye yönlendirilmiştim. beş ay sonra bıraktım. hala tae-bo ya da kickboks yapasım var. şimdi haftada 4 gün spora gidiyorum. tamamiyle sakinleştirmese de yoruyor, biraz olsun keyif veriyor. ama en kısa zamanda dövüş sporlarına bir el atacağım yeniden.

kumsal bul, ayakların çıplak kumların üstünde yürü.

kumsal boşsa, ya da boş bir alan bulursan, avazın çıktığı kadar çıklık at. etki yüzde yü.

maça git, küfür et.

imkan olursa aqua park'a git.

kendi fiziksel gucunu kullanacagin bir sey yap. yani silah vs yerine kick boks gibi. benim tavsiyem ise erkek arkadasinla guresmen yonunde. tum hincini cikar. vur kir!
ama senin dovmene izin versin :)
"bana mazlum´u getirin" gibi oldu ama ise yarar.

www.bukla.com
bana çok iyi geldiler, tavsiye ederim

sizin gibi birini istiyorum inşallah bir gün karşılaşırız.

şmdi kum torbası ve silah +1 skydiving de iyiymiş ama dediğiniz gibi pahalı ve tr de yapan yaptıran kaç kişi var ki?

En iyisi kum torbasına yumruk atma, kişioğlunu güzel yorar ama dikkat edin yumruk atmayı bilmeyen pek çok amatör rambo bileğini sakatlar. önce yumruk atmasını bilin torbaya gelişigüzel furmayın.

silahla atış da güzel onu da yaparız.

allah söyletti bak :-)
kum torbası iyidir iyi, sonrasında da sakinleştirici bir müzik yorgun bünyeyi okşar ferahlatır.

yahu enerjini boşa harcama !!
bizim dükkana eleman lazım (halı yıkama), gel istediğin zaman çalış, istediğin zaman otur dinlen; bir haftada sinir stres kalmaz, zayıflamakta cabası..
neyse bi şansımı deniyim dedim hemen kızma

en iyisi al bi kum torbası enerjini tüketene kadar vur. hem de istediğin zaman. veya sevmediğin bi firmanın müşteri temsilcisini ara ankesörlüden. ana avrat düz git. ben çok sinirlendiğimde önüme gelen ilk kapıya vururum. iki kez cama girdi elim. insanın arteri parçalanınca pek hoş olmuyor.

Burnout oynayın sesi de açın, 250 km hızla duvara bindirmenin keyfine varın.

cumhuriyet kapıdan çıkınca; yenibağlar (üniversite caddesi,aytaç caddesi, sakarya caddesinin bir kısmı,seylap sokak,espark olabilir -üniversite cad. üzerindedir-),bağlar, bahçelievler.
cuma kapısından çıkarsanız; yeşiltepe
eczacılık kapıdan çıkarsanız; tepebaşı

böyle düşünce de insanın aklına gelmiyor bir adresin v.b içinde olsa neresi olduğunu söyleyebilirim de... (ör: espark/bağlar gibi bir adreste okula yürüyerek 10 dak. mesafededir diyebilirim ama direkt sokak adı falan gelmiyor insanın aklına. bir de buralarda sokak araları çok dar, o yüzden bir sürü sokak var yanyana, içiçe...)

google map ?

@balık kraker

eger eskisehire hakimim diyorsan batuhanboz at hotmail cart curt a mail atarsan sormak istediğim birsürü sey var...yardımcı olursan cok iyi olur...?

sana mail attım, gmail'den, başlık olarak da eskişehir yazdım!

sor bakalım :)

yaşasın! yalnız değilim!!
her bayram eskişehir'den anamur'a giden tek yolcu olarak kazındım alanya'daki büronun hafızasına. en son telefon açıp eskişehir'den arıyorum dediğimde görevli tamamladı cümlemi, anamur'a gidiyorsunuz değil mi, diyerek...

antalya yönünden sadece güney akdeniz firmasının seferleri var.başka firmalar da var ancak onlar doğu arabaları olduğu için sefer saatleri gece 1,-3,5 gibi tuhaf saatlerde oluyor. ayrıca hiç bir görevli tavsiye etmedi bugüne kadar bana, bindirmediler.
isterseniz metro turizme de sorun. onlar seferleri bir koyup bir kaldırıyorlar. en son gittiğimde yoktu seferleri ama yaz nedeniyle değişmiş olabilir.

eticket.ipektr.com

ayrıca bu linkten de bakabilirsiniz eticket.ipektr.com
bu da güney akdeniz'in linki:www.guneyakdeniz.com

bir de unutmadan mutlaka seferi,antalya otogarındaki bürolarını arayarak teyit ettirin. sonra elektrikler gitti, rezervasyon bitti gibi kırk tane tuhaf bahane ile çıkabiliyorlar karşınıza.

pentax!
özellikle nikon'dan daha hafif olması, çantaya atılıp çıkılabilmesi, ancak lensleri ve çekim kalitesi ile nikon ile de canon ile de yarışabilecek bir makine. üstelik daha uygun fiyatlara bulabilirsiniz.

pentax!
kendiyle ayni fiyattaki diger markalarin makinalarindan cok daha iyidir emin olabilirsiniz.

canon 450D

fotoğrafçılıkla alakam yok, fakat çevremde aynen sizin gibi yeni başlayan kişiler var. onlardan gördüğüm kadarıyla şunu söyleyebilirim, sırf makro çekim yapmak arının gözünde polenin yansımasını yakalamak için gidip bin lira para döküp makina almayın hemen.

fotoğrafçılık dediğimiz şey bir tek çiçeği böceği makroyla çekmek mi? öncelikle elinizdeki makinanın size sunduğu birtakım olanaklar var mesela, makrodur, diyafram ayarıdır vs. bunları keşfedin kurcalayın, ve çicek böcek haricinde de yaratıcı fotoğraflar çekmeye uğraşın. national geographic'in yeni başlayanlar için temel bilgi cd'leri vardı onları eminim bir şekilde edinebilirsiniz.

zaten şu ilk aşamada çektiğiniz her fotoğraftan keyif alacak durumda olmamanız gerekir, onlarca yüzlerce fotoğraf çekeceksiniz, içinden "işte bu!" dediğiniz sadece birkaç tane çıkacak. elinizde kompakt makina varsa önce onun bütün manuel ayarlarını öğrenmeye çalışın, o makinanın çekebileceği en iyi fotoğrafları yakalamaya uğraşın derim.

hemen çok pahalı bir şey alıp sonra hayal kırıklığına uğramaktan veya ekstra masraf yapmak zorunda kalmaktansa, önce elinizdekini değerlendirin böylece tarzınız ve ihtiyaçlarınız kafanızda şekillendikçe daha doğru bir makina seçimi yapabilirsiniz.

Herhangi bir DSLR makine işinizi görür ama Pentax dendiği gibi uzun süre kafanızın rahat olmasını sağlar. Nikon gibi Canon gibi her gün yeni lens standardı çıkarmadıkları için çok eski lensleri bile en yeni makineye takabilirsiniz - çok nadir uyumsuzluk yaşandığı söyleniyor. Fiyat açısından da meşhur markalara nazaran çok daha ucuzdur. Ayrıca Sony'yi komple akıldan çıkarın.

Alacağınız makine ne olursa olsun yapabileceği şeyler hep aynıdır. Elle netleme yapabilen, objektifi değişebilen herhangi bir makine işinizi görecektir. Önemli olan sizin fotoğrafçılık bilginizi nasıl kullanacağınız. Sirkeci'den makineyi alan her allahın kulu Eminönü, Galata gezip, Balat'ta siyah beyaz çocuk fotoğrafları çekmekten ileri gidemiyor. Oturup fotoğrafçılık üzerine bir şeyler okumalı, beğendiğiniz fotoğrafların exif bilgilerine bakıp "demek adam böyle çekmiş" deyip kendinizi geliştirmeniz daha önemli. Fotoğraf makinesi bunların hepsinden sonra gelen teknik bir unsur kanımca.

yazdığım gibi kompakt makinem ev taşıma esnasında kayboldu. madem makine alacağım, bende SLR piyasasına gireyim dedim. Tabi ki gidip sırf makro çekimle uğraşmam, Ara Güler tarzı da sevmiyorum :) Tarz konusunda sıkıntı yaşayacağımı sanmıyorum. Ama şu an makinem yok ve dediğim gibi almışken kötü bir makine de almak istemiyorum. Ayrıca nette aldığım çoğu resimde de exif datasına ulaşamıyorum.

peki pentax tavsiye edenler, duyum üzerine mi tavsiye ediyor. yoksa kendileri de kullanıyor veya kullanmışlar mı? tavsiye edenler hangi modelleri tavsiye ediyor?

Bence,
otomobillerle özdeşleştirirsek
canon; mercedes
nikon; bmw
pentax, sony vs; diğerleri şeklindedir.

Şahsi tavsiyem Canon Eos 20d satın almanızdır.
Size Eos 20d'nin yetmediği gün zaten fotoğrafçı olduğunuz gün olacaktır.

eşim ve ben makine almaya karar verdiğimizde pentax ve nikon d 200 arasında kararsız kalmıştık. pentax'a karar verdik ve almak üzere yola çıktık. ancak eve nikon d 200 ile döndük.makine çok güzel, lens uyumu fazla v.b ancak çok ağır, hantal bir makina. sürekli yanımızda taşıyamıyoruz. özellikle uzun süreli çekim yaptığımda bileklerim ağrıyor. gece çekimleri esnasında ağır olduğu için için titreme daha fazla oluyor ve kendimi tripod taşımak zorunda hissediyorum. bu yüzden makinayı tamamen eşime devrettim.
şimdi pentax k100d super alıyorum. (ikinci el)
şuradan inceleyebilirsiniz.

www.photographyblog.com

bu olabilir mi?

www.valizim.com

veridgin linki az da olsa inceledim. iki arkadım buna benzer bi olaya girmişlerdi. işe yaradı iki ay kadar içmediler. hala içiyorlar. sanırım bunlar sigarayı bırakmanın ilk günlerindeki zorluklarını bi nebze ortadan kaldırıyor o kadar.

sigarayı gerçekten bırakmaya kararlıysanız size en yakın bir hastanede bulabileceğiniz sigara bırakma polikliniğine başvurun.

kimyasal silahlardan antenle korunmak gibiymiş.
"Nikotin Frekansının Tersi: Biorezonans yöntemi birbirinin ayna görüntüsü olan iki elektro-manyetik titreşimin rezonansa girip birbirini yok edeceği savından yola çıkılarak geliştirilmiştir"
bu ne kepazliktir. parayı erke donergecine yatırın daha iyi.

@mr lucky; biorezonans ne demektir, ya da o alıntı yaptığınız cümle ne anlama gelir hiç bir fikrim yok zaten:) sırf o yüzden sordum. kepazelik olduğunu öğrenmiş oldum böylece.

oldukça tiryaki bir arkadaşım ankara'da gazi üniversitesinin sigara bıraktırma kliniği aracılığıyla bıraktı sigarayı, yaklaşık 2 senedir ağzına bile sürmedi.
nerede yaşadığınızı bilmiyorum ama sigara bıraktırma kliniklerinin iletişim adresleri için bu linke bakabilirsiniz:

www.binsm.gov.tr

vakti zamanında salondakilerin çok isteyipte zar zor alabildikleri tek marka vardı o da "universal"di. diğer markalara göre biraz daha pahalı, ama kullananlar çok ama çok memnunlar. hatta bende bi ara creatine ninden almış idim. işe yarıyor. şahsen bady diyince aklıma gelen tek marka bu.

ankara'da body ilaçlarını toplu bulabileceğin tek yer: amerikan pasajı. o da kızılaydaki izmir caddesinde. sorarsan gösterirler. yanlız pasaj derken alt katını kastediyorum. üst katta tek tük tükan haricinde bişey yoktur.alt katta ise tükanlara sığmayan malların hepsi kapı dışındadır.

yakında spora başlamayı düşünüyorum. burda görünce ben de gaza gelmek suretiyle almaya niyetlendim ama anlaşılan kullanıcıları genelde erkek. şimdi kullanıp kas mas yapmak bırakınca şişip kalmak da var ama vücudum sıkılaşsın da istiyorum. o yüzden hemcinslerime sorarım, kullanp memnun kalan var mıdır? nedir ne değildir? bi de üstteki soruları tekrar edip marka ve ankara'da nereden alınacağını öğrensem baya makbule geçer sanki.
ben de teşekkür ederim.

ben de l-carnitine almak istiyorum. 3 haftadır haftada 4 gün spor salonuna gidiyor, hocamın önderliğinde verilen bütün egzersizlerimi yapıyorum. 3 haftadan sonra l-carnitine kullanabileceğim söylenmişti, sanırım tam vaktidir. nereden, hangi marka alınır, nasıl kullanılır?

yarışmaya eskişehir'den katılıyorum, diğer arkadaşlara başarılar dilerim.

eczanelerde satılıyordu bir zamanlar ama tam olarak eczane ismi veremem. siz yinede bir eczaneye sorun öyle sağdan soldan l-carnitine almayın ve eczacı arkadaşla kullanımı ve faydaları konusunda ufak bilgiler almaya çalışın

@tungur eezi

l-carnitine kas yapmak ya da şişmek için değil. vücuttaki yağı daha hızlı yakan bi madde. vücudundaki yağ oranına göre kullanabiliyormuşsun.

Weider

o hafta açılıyordu sanırım ya da 1 sonraki hafta da dahil olabilir. nete girip önceden görüp almak mantıklı. telefonla ciddi yer kalmama durumu oluyor çok rağbet gören kurumlarda 15 gün sonraya bile bulamadığımı bilirim.

15 gün sonrasına randevu oldukça iyimser. ben 18 aralıkta dahiliye randevusu için bir üniversite hastanesini aramış ancak 30 mart'da randevu alabilmiştim.

sek içmek daha az mide bulandiriyor,
su yerine salgam suyu koyanlar da var

buz :)

yada su yerine soda koyarsanız ne kokusu kalıyor nede ağzınız kokuyor..

tekirdağ yaş üzüm diyorum sana...
yeni rakı'yla tiksindiğim rakı artık benim için başka anlamlar ifade eder oldu.

içmekten hoşnut değilseniz içmeyiniz efendim, sosyal içici olmayınız rakı ile

rakının kokusundan midesi bulanan biri olarak yanında su yerine ayranla 5 duble içebilmiştim. deneyebilirsin.

mest rakı, özellikle kadınlar için -rakı kokusu daha ağır geliyor sanırım kadınlara- üretilmiş.(bkz: mest rakı )

sulandırılmış bir bardağın yanına bir bardak da şalgam suyu koydunuz mu tamamdır.

bir de sanki uzo daha az kokuyo gibi gelmişti bana.

Rakıyı karafakiye (yoksa küçük bir sürahiye) koyun, üzerini ince bir bezle örterek 1 gece açık havada bekletin. Şunu iç, yanında bunu iç derdinden kurtulun.

sakın ola rakıya su koymadan buz atmayın.

kırk karaktere sıgmayacak adam, neden sonra buz?

beğenmiyorsanız kokusunu niye rakı içiyorsunuz ki. başka bir şey içseniz olmaz mı? rakıya da yazık olmaz en azından.

@hubble siz @kırk karaktere sıgmayacak adam'a sormuşsunuz ama görünce cevap vermek isterdim. eğer rakıya su koyup inceltmeden buz koyarsanız kristalize olur, arkasından su eklediğinizde kristalize olan rakı suyun üzerinde (bir nevi rakı kaymağı) toplanır, bardakta yağsı bir görüntü oluşturur ve lezzetini bozar. bu yüzden soğuk rakı+soğuk su kombinasyonu ile rakı içilmeli, illa buz koyulacaksa da rakı önceden su ile inceltilmeli, buz devamında eklenmelidir.
afiyet olsun!

tezgahtan not: buz islemi yanlis yapilan ve neticesinde kristallesen raki cok pis bas agrisi yapar. bir de ben rakinin rengi seffaftan griye degismesin arkadas ben oyle su gibi icmek istiyorum, diyorsan soguk su degil de normal ilik su kat rakinin uzerine. uc kadehe kafa beton gibi olsun. ortam nese muhabbet dolsun. hadi afiyet olsun.

aynı dertten arkadaşımda muzdaripti. fakat sonradan keşfettiği yöntemle 2 3 dubleyi gayet 5 6 dubleye çıkarabildi. rakıya '' su yerine soda '' katıyo fakat nasıl olur tadı bilmiyorum. güzel olur diye düşünüyorum ama kafa olucam diye güzelim aslan sütünün tadınıda heba etmem. siz yine de deneyiniz.

"mest" rakı deneyin. içimi en rahat olandır. zaten hanımlar için özel yapım oluyormuş kendileri.

Her orta ve büyük garda emanetçi var. Eskişehir'de de olacağını sanıyorum çok büyük ihtimalle.

haydarpaşadaki o güzel dolaplardan eskişehirde de mevcuttur..eskişehirde plaja uğrayabilirsiniz..bu arada olurda giderseniz yorumlarınızıda bizimle paylaşırsınız di mi?? bana görmek nasip olmadı , kumudur suyudur ortamıdır merak ediyorum acıkcası

doktorlar caddesinde yürüyün, oradan adalar olarak adlandırılan porsuk kenarına geçin (zaten doktorların paralelidir.)porsukta tekneye binebilirsiniz, kenarda alkol veren kafelerde (twentysix-kazıkçıdır!- veya zed pub)manzarayı ve gelip geçeni seyrederek bir bira yuvarlayabilirsiniz. ya da porsuk kenarındaki diğer kafelerde tavla atabilirsiniz. doktorların başında, istasyona yakın "acıktım"da bir şeyler yiyebilir, piyasayı kesebilirsiniz. bu arada doktorların diğer paralelinde de barlar sokağı diyebileceğim ve dizi dizi bar avrdır. 645'e(soğuk sandviç 3tl kocaman ve bir porsiyon patates ilaveli) veya los amigos'a(tostuu güzel, sanırım makarnası da)oturmanızı tavsiye ederim. tramvaya binmenizi tavsiye ederim. otogar yönüne giden tramvaya binip, orada yapay plajın bulunduğu kentparkı görebilirsiniz. (tramvayla kentparka ulaşım max. 20 dakika sürer.)4 saat içinde hızlı davranırsanız odunpazarı'ndaki evleri, müzeleri de gezebilirsiniz. eğer odunpazarını gezecekseniz kentparka gitmenizi tavsiye etmem, hepsi yetişmeyebilir.çok meşhur diye çiğbörek yemeyin, bu sıcakta içiniz bayılır, çok yağlı. ayrıca espark gibi avm'leri de gezi listesi dışında bıraktım.

başta balık kreker'in detaylı yanıtı olmak üzere her 3 yanıt için de çok teşekkür ediyorum!

hele bi' gidelim, beğenirsek buraya/sözlüğe, beğenmezsek büyükerşen'e iletiriz =)

eveet.. eskişehir'i zaten daha önce şöyle içinden geçerken uğradığımda falan 1-2 gördüğümde sevmiştim, bu sefer bi' parça daha (4 saatte ne kadar olursa) gezinme, keyfini çıkarma fırsatı oldu. özet özet yazayım;

- (#16589347) herr şeyden önce, ankara-eskişehir-haydarpaşa ve karşı istikamette kombine biletler, saatler sonraki trenlere alınabiliyormuş, test edip onayladık. yani sabah 7'de eskişehir'e giden hızlı trene binip, sonra 8-9 arası oradan istanbul'a giden trenle aktarma yapmak zorunda değilsiniz, öğlen veya akşama doğru olan trenlere de aktarma yapılabiliyor. bileti erken almakta fayda var ama. pazartesi gittiğimiz için yer bulmaktan yana sıkıntı çekmedik.

- eskişehir'de iner inmez dolaplara çantalarımızı teptik, 1 büyük, 1 orta boy çanta birlikte 1 orta boy dolaba sığdı. yeseydi bilgisayarı da bırakacaktık ama güvenemedim şahsen. 4 saate kadar 3 tl, süper! bizim de zaten toplamda 4 saatimiz olduğu için yetti bize. yalnız dolaplara fazla güvenip ucu ucuna yetişmeyin aktarma trenine. az sonra!

- henüz açlıktan ölüyor olmadığımızdan kahvaltı için acele etmedik, adalar civarıdan yürüyüp, sanırım tepebaşı belediyesi binasının or'dan doktorlar caddesine sapıp, or'dan barlar sokağını ve 645'i aramaya başladık. bi' simitçiye sorduk, ankara'dan sonra mı çok sevimli geldi adam, yoksa genel olarak insanlar mı bi' sevimli bilemiyoruz ama, pek güzel tarif etti. alışkın değiliz.

- barlar sokağını bulduk, ama porsuk kenarında bir şeyler yemenin daha iyi olacağı kararına vararak porsuk'a döndük. zaten indikten sonra kahvaltıya başlayana kadar 1 saati geçti. porsuk kıyısında bir çınar altı olması itibariyle sıla cafe denen yeri tercih ettik. her şeyin ne kadarrr da ucuz olduğu -ankara'dan sonra ve özellikle de istanbul'dan önce- karşısında şaşırdık. şahsen "onu yiyelim, bunu da yiyelim" tekliflerim daha aklı başında bir insan tarafından geri çevrildi, isabet oldu. böyle çizburger köftesi, sosis, patates kızartması, ot bi' şeyler falan bulunan birer tabak istedik. %50 beğenilme oranı tutturdu tabak. yanında ve üstüne çaylarımızı da içtik mis gibi, toplam 15 tl mi ne verdik. güzel.

- e zaten biraz dinlenelim, biraz yiyelim derken 1 saatten fazla zamanı da orada geçirdik. bu esnada yazın o vaktinde bile genç nüfus yoğunluğuna bi' şaştık, bisiklet trafiğine ayrı bi' şaştık. öyle çılgınca bisiklet trafiği yok ama hani yine ankara'yla karşılaştırınca gayet fazla. hastası olduk!

- kalktık, ankara'nın metro kartına denk düşen "es bilet" alma niyetiyle bir bakkala uğradık, o da süper sevimli bir şekilde yardımcı oldu. aldık ikişer bilet, kentpark niyetiyle tramvay durağına gittik ki, deli gibi bi' kalabalık! meğer o güzergahtaki bi' tramvay bozulmuş, insanlar yarım saattir birikmiş falan.. gelen tramvaya binemedik maalesef. sonra o sevdadan vazgeçip odunpazarı-osmangazi (sanırsam) tarafına giden bi' tramvaya bindik, bi'kaç durak sonra indik. stadın oralardan falan yürüyüp gara dönerek turu tamamladık.

- dolabı ilk defa kullanmanın da gerginliğiyle, iyi ki telaş etmişiz dönüşte. dolap, verdiği manyetik kartla açılmadı. o kadar da doğal bir şeymiş ki bu, birine sorduk, hemen başka birilerini aradı, sağolsun amca geldi manuel olarak açtı. ama o kadar doğal ki böyle.. belli ki uzun zamandır da böyle. e kardeşim sorunu gidersenize? 5 dakika kala yetiştik trene.

- bir alışveriş merkezine "kanatlı" diye isim koymak garip imiş, bunu gördük. yanından geçerken aynı ekşilikte bakıştık. ilk defa duyan/gören herkeste aynı hissi yaratıyor sanırım.

- şehir planlamacılık adına ankara'nın daha fersah fersah yolu olduğunu da bir kere daha görmüş olduk.

- özet olarak, eskişehir'in hastası olduk! bu vesileyle gitmeden önce öneri veren herkese bi' kez daha teşekkürler!

E spor ayakkabılar rahattır da siz ne tarz bir ayakkabı, nasıl bir kıyafetle giyilecek ayakkabı arıyorsunuz?

ya şu an giydiği ayakkabılar çok rahatsız etmiş. ve rahat bir ayakkabı istiyor ama kendisi ayakkabıcıya uğrayacak durumda değil. rengini sorduğumda siyah ya da beyaz olabilir dedi. yani zannetmiyorum takım elbise giymiş olsun. gene rahat ama şık bir elbise giymiştir onun altına giyilecek bir ayakkabı. ama bu bahsettiği ayakkabıyı ben hiç anlamadım.

kısa konvers ya da bağcıklı babetten bahsediyor sanırım.
www.pabbuc.com
img50.imageshack.us

bence eskiden giyerdik dediğine göre george hogg'dan bahseediyo( ki corcuk olarak bilinir) , vardı ya okulda filan giyiyorduk nubuk mudur süet midir, püsküllü.

timberland olabilir mi?

www.timberland.com

bence bunu kastetmiş. şimdi arayınca bulamadım daha iyi belli olan bir fotoğraf. ama anlarsınız aşağı yukarı. mangoda vardı bu sene.

img407.imageshack.us

Benim de gozumun onune girl in a come'in verdigi linkteki ayakkabilar geldi hemen. Bunlar cok uzun zamandir var. Artik modalari gectigi icin fazla gorulmuyorlar.

bana espadril'i hatirlatti. 'eskiden' derken 80'lerse kastettigi, bagciksiz da olsa espadril olmali.

arkadaşlar yardımlarınız için çok teşekkür ederim. ayakkabı modelini anladık :))

snowflake ve girl in a coma'nın gösterdiği modellermiş. tekrar teşekkürler.

aslında sevmiyorlar, içmek de istemiyorlar ama laf olsun diye içiyorlar. benimde iki yakın arkadaşım öyle, 40 yıl içmese aklına gelmez ama işte ortamında etkisiyle yakıyorlar.

benim de hep ilgimi çekmiş bir konudur. sigara meselesinde olay bağlanmak ya da bağlanmamak sanırsam. tiryaki değilsen değilsindir, içip içmemenin bununla alakası yok. bazı insanlar hakkaten hiçbir şekilde sigara tiryakisi olamıyorlar. çocukluğumuzda üç kuzen kaçıp kaçıp sigara içerdik. şimdi o kuzenlerden biri benim gibi tiryaki ama diğeri katiyen değil. ama buluşup bir bara felan gittiğimizde o da bir kaç sigara içiyor.

bunlar bize tiryaki olduğumuz için garip geliyor. halbuki onlar için içilmiş bir iki sigaradan ibaret.

çok da abartılacak insanlar değiller. tamamen inanların birbirinden farklı oluşuyla ilgili.

mesela 30 sene sigara içen biri, sigarayı bir günde bırakabilirken, sadece 6 aydır sigara içen biri sigarayı bırakamayabiliyor.

parmak izi gibiyiz, hepimiz ayrı bir alemiz :)

bana nedense günde içilen 1-2 sigara 1-2 sigara olarak kalmaz gibi geliyor. yani o 3-4 olur, 6-7 olur. sonra bir bakmışsın bir paket olmuş.

ben o insanları çözemedim. uzaylı onlar bence. cidden.

ben de bagimli insanlari anlayamiyorum mesela nasil oluyor da bagimli hale geliyorlar diye. 4 senedir duzensiz bir sekilde sigara iciyorum bazen hosuma gidiyor bazen muhabbet olsun diye genelde sosyal ortamlarda eglenceli oluyor. kafam guzelken guzel gidiyor. zaman zaman el bos kalmasin diye iciyorum. bazen zaman gecircek bi sey oluyor sigara, iciyorum. bu 4 yil icinde abarttigim zamanlar da oldu bikac gun mesela ama o bikac gunun sonunda genelde agzimdaki tattan ve kokusundan igrenmeye basliyorum ve bi sure icmiyorum ya da haftada 3-5 tane icmeye basliyorum. son zamanlarda mesela eskisine gore biraz daha nefessiz kaldigimi hissettim ve icmeyi durdurdum iyice ama haftada 1-2 yakiyorum ve de o 1-2 sigara cok keyifli oluyor akcigerler follos olmadigi icin.

benim askere gitmeden önceki durumum. sigara nın yanında bira da öyleydi. ortama göre oluyor bu. genelde eski aşklardan yada yaşanmakta olan platoni aşklardan bahsedip arka fonda da o ana uygun parça çalınca oluyo bu iş. normalde sigara ve bira içen birisi değilsin ve sevmiyosun ama iğrenilecek kadar da değil. zaten iş te burada bitiyo. sevmiyosun ama bu sevmeme iğrenme durumunda değil. işte o zaman yakıyoduk bi tane. en son bi 8ay önce teskereye 4-5 saat kala gece koğuşların oradaki balkonda uzun dönemlerle içmişliğim vardı arka arkaya 3-4 tane sonra hiç içmedim. bira yı en son ne zaman içtim hatırlamıyorum bile. herşey ortamda ve ruh halinde bitiyo anlayacağın. bağımlılık durumu ise anca özenti ile olur olursa ama o heveste bende yoktu işte.

bi sIrrI yok sanIrIm. can istiyor iciliyor. istemiyor icilmiyor. yani bendeki durum bu.

ben o insanlardan biriyim. genelde sigara içmeyenler yanlarında sigara içilmesinden rahatsız olurlar ama ben olmam. hayatımda sigara paketi taşımadım. aklıma gelir de yakarım diye evime sigara paketi de bulundurmuyorum. sigara içen birini görsem canım çekmiyor. sinirlendiğimde yada keyiflendiğimde aklıma sigara gelmiyor. eş-dost muhabbet ortam olmuştur "pasif içicilik daha zaralıymış olum" esprisiyle günde 5-6 sigara içtiğim günler de olmuştur, aylarca içmeyip hiç aklıma gelmediği de olmuştur. insanların yapısıyla ilgili bişey sanırım bu. kahveye dayanamam ben mesela. içmesem başım ağrır sinirli olurum. kahve içen birini gördüğümde canım çeker falan. olayın biyolojik boyutunu bilemem ama her madde her insanda aynı etkiyi bırakmıyor demekki.

ben de onlardan biriyim. özellikle güzel bir sohbette, kahvenin veya biranın yanında bir iki tane içiyorum. sonra bir daha içmiyorum. sigara kesinlikle biri bağımlılık. günde iki paket içerdim 7 sene önce. Sigaranın bağımlılık olduğunu farkettiğimden beri içtiğim iki sigara arasındaki süreyi uzattım sadece. yani sigarayı bırakabilmiş değilim. Eskiden 15-20 dakika arayla sigara içerken şimdi bu süre birkaç günde bir ya da bir kaç haftada bir sigaraya çıktı sadece.

sigara sevmiyorum, içmiyorum da.. hatta genelde katlanamıyorum bile.
ayda yılda bir kez djarum black bulursam kaçırmıyorum.
hem kafa yapıyor, hem yanarken çatırdıyor çıt çıt. eğleniyorum. kaçamak yapıyormuşum gibi geliyor. bir sırrım varmış gibi hissediyorum falan filan.. :)
ama bir paket alsam o sigaradan, içmem kenarda durur öyle, biliyorum.

ahanda ben bu insanlardan biriyim. benim hikayem şöyle; (samanyolu tv'de gözü bantlı gölge adamlar gibi hissettim kendimi)

bundan yaklaşık 4 sene önce üniversite 2. sınıftayken sigaraya başlayıp yaklaşık 2 sene aralıksız içtim. daha sonra o zamanlar çıktığım kız arkadaşımın gazıyla sigarayı bırakmış ve yaklaşık 6 ay ağzıma sürmemiştim. o 6 aydan sonra ise ayda ortalama 5-6 tane sigara içiyorum ki bu da şöyle oluyor; örneğin evde otururken çok efkarlandığım zamanlarda balkona çıkıp bir tane yakıyorum. ya da arkadaşlarla dışarı çıktığımda ortamda alkol varsa ve arkadaşlardan birkaçının da hazır pakedi varsa onlardan alarak gecede 4-5 tane içebiliyorum. ama kesinlikle yanımda sigara pakedi taşımıyor ve sigarayı kendime bir "ödül" veya "özel birşey" gibi algılatıyorum ve bana inanın ki sigara ve sigaranın her nefesi bu haliyle çok daha değere biniyor. örneğin 2 hafta özleyip de içemediğim birşeyi birden içince harika oluyor. ve dipnot; sigarayı çok seviyorum ama bu kadarı bana yetiyor. ayrıca dumansız hava sahasını destekliyorum. askdhasgd

ben depresif bir dönemimde 3 ay boyunca her gün 1 paket içtim, sonra bir gün artık ihtiyacım kalmadığını hissettim galiba, bıraktım. resmen canım çekmedi, aklıma bile gelmedi. şimdi kırk yılda bir camel uzatan olursa bir tane içip bırakıyorum. bence her insanda bağımlılık yapmıyor sigara. yapacak olsa 3 ay iyi bir süre yani:)

sevgilim de o insanlardan biriydi, artık tiryakilik yolunda. siz içme dedikçe içiyolar.

madde bağımlılığı geliştirmeye meyilli bir kişilik yapısının olup olmadığı da önemli bir etken.

yoktur. gazetelerin eklerinde yer yatağında masaj , viski masajı , yabancı uzmandan masaj gibi bir sürü ilan var ama oralarda 3. sayfa haberi olmanız yada hastalık kapmanız olası. taylat vicut masajı da süpermiş bu arada.. bu kıvamda öveçler de taj mahal diye bir yer vardı ancak bir kaç kez camı çerçevesi ateşli silahla indirildi sanırım.

Kaliteli ve duzgun bir masaj servisi ancak luks otellerde bulabilirsin. Ankara'nin luks otellerine danis bence.

"mutlu son" ibaresini gordugunuz yerden uzak durun derim.

arkadaslarimin gittigi vardi bir tane cankaya'da fakat kendilerine ulasamadim su saatte. detaylari alinca mesaj atarim.

pek çok spor merkezinde masaj hizmeti de vardır. üstelik masaj hizmeti veren salonlar sertifkalı masör bulundurmak zorunda olduğu için kendinizi bilinçsiz ellere teslim etmemiş olursunuz.şu linklere de bir bakın isterseniz, masaj hizmeti veriyorlar:

www.ankaraspormerkezleri.com

www.studioyogalife.com
www.yogaacademyankara.com

www.dermedico.com

www.ankaracityclub.com.tr

Bilkent Otel

anton berg
sanıyorum free shoplardan temin edilebiliyor

@whoosie evet onlara benziyor ama sanırım bu marka değil.

üzüldüm valla ama ondan başka duymadım görmedim hiç

ben de bir şansımı deneyeyim; www.candywarehouse.com

not: sen ama diyette olmalıydın kardiyo falan..

@arigold evet, sanırım aradığım çikolatalar bunlar!

diyetteyim tabii, zaten bu sıcakta kimse bana çikolata v.b yediremez. tatlı ile pek aram yoktur. ayrıca spor salonuna gitmeye başladım, henüz ikinci gün ama olsun. 3 aylık parasını peşin verdim hiçbirşey beni gitmekten alıkoyamaz!
az önce birileri likörlü çikolata ile ilgili birşeyler sormuş, oradan aklım ageldi, yıllardır arasıra depreşir, arar dururum :)

after eight olabilir mi ?

absolute raspberry ve dimes kırmızı..

vodka+schweppes bitter lemon

eklemekte fayda var:

rakı rulz :)

- buzlukta bekleterek sek olarak
- tonik ve biraz taze limon suyu
- schweppes mandalinayla
- taze nar suyuyla

russian white miydi neydi, o da hostur kokteyl olarak. kahve likoru, votka, sut ve buz ile yapiliyor ;) the big lebowski de vardi hatirlarsan

@enedwaith white russian o :)

bir sürahiye nestea böğürtlen+ vişne suyu+ absolut+ 2-3 tane küp şeker.

bir de mesela pi'de apple mojito'yu smirnoff green apple ile yapıyolar, güzel de oluyor ama uğraştırır tabi.

bloody mary, acılı olması.

@enedwaith

ona bir de kahlua lazım malesef. varsa affedilmeden içilmeli tabi o ayrı.

votka+redbull ya da votka+fındık likörü

kahve yapmak, icine yaparken bir iki cay kasigi bogurtlen receli ya da (sahicisinden) bal damlatmak, olduktan sonra hafif iliyinca buz kalibina dokmek buzluga koymak, donduktan sonra ortaya cikan mukemmel karisim-kalibini onceden redbullanmis votkanin icine yavasca birakmak...

(bkz: yeni başlayanlar için votka/@alkolik imam)

Vodka bardagina...

Kirik buz , vodka (ben yesil elma aromali kullaniyorum , blagoff marka) , yesil elma suyu , bir dilim yesil elma. İcine biraz limon suyu.

Kirik buz , vodka (ruski standart veya nemiroff) , martini extra dry , nar suyu.

binboa vodka satsuma, yedigün bodrum madalinası ve cappy sarı meyveler meyve suyu alınır. (Reklam gibi oldu, komisyon mu istesem firmalardan!?)
Uzun ince bir bardağa (rakı kadehi de olur) 1/3 votka, 1/3 meyve suyu 1/3 yedigün koyulur. buz ilave edilir ve üzerine taze nane yaprağı koyularak servis yapılır.(varsa karıştırma çubuğu veya pipet de koyun bardağa) çok leziz olduğu için de içerken dikkat edilir, zom olunmaz!

edit: binboa vodka satsuma nedir diyenler için geliyor:
arsiv.sabah.com.tr
votkadan nefret etmeme rağmen sanırım bu kokteylden 6 ya da 7 bardak içmişim!kesinlikle çok leziz ve bu sıcaklarda hafif ekşimsi bayıltmayan bir tat oluyor.evet,günün gerisini hala hatırlamıyorum :)

jınekolog.

haplar bitmeden bırakmaman lazım. . fransada yasmin vardır, başka isimle de satılıyor ama önemli değil bu. benim doktorum yasminden ginera adlı hapa geçirtti beni. bi sorun yaşamadım. sen de doktora danışabilirsin. fransaya giderken kutu kutu hap al yanına.
mesela gineraya geçirtirse doktorun (yasmin kadar az yan etkili), 12 tane alsan 70 80 liraya mal olur.

yasmin var avrupada.

son kulladığım kutu bitti. pazar günü yeni kutuya geçiyorum ama o zaman kadar da randevu alamadım. bildiğim hastanelerde hep 1 ay sonraya veriyorlar. regl olunca da gitmek istemiyorum haliyle... kendim bi 1 ay birakmayı denesem mi? doğum kontrol hapını kullanmanın sınırı yok mu? Ara vermek iyi olur mu acaba diye bırakayım diyorum..

aile hekimime danışma imkanım var sadece yarın. bilgisi olur herhalde?

bir arkadaşım yasmin'i türkiye'den bana getirtiyordu. demek ki ya avrupa'da bütün ülkelerde yok, ya kayda değer bir fiyat farkı var, ya da herkese satmıyorlar.

siz götürün en iyisi. zaten ufacık kutu.

diger haptaki vucudunun tepkisini doktorun da tam olarak on goremez, o nedenle bence yaninda gotur biraz. ara versen bile, baktin yine agrili geciriyorsun hapa baslarsin. cok sallamis olmayayim ama 3, 4 yilda bir diye okudum diye hatirliyorum ara verme olayini. yurtdisinda bu isler daha zor, o nedenle yanina tedbir babinda al biraz derim.

özellikle ana çocuk sağlığı merkezlerinden veya sağlık ocaklarındaki ebelerden de çok uygun fiyata ya da ücretsiz bilgi alabilirsiniz bu konu ile ilgili. özellikle ana çocuk sağlığı merkezlerinde danışma ücretsiz diye biliyorum ben. üstelik doğum kontrol haplarını da (markası yasmin değil ama ya ginera ya da diane 35 di sanırım) ücretsiz veriyorlar. benim gittiğin merkezdeki ebe bana çok kızmıştı yasmin'e her ay 15 lira verilir mi gel biz burada bedava dağıtıyoruz diye.
a neden inatla yasmin aldığımı sorarsanız, yolu bana ters sağlık ocağının eczaneye dalıp almak daha kolay geliyor.

Ev kiralamk çok uygun olur. Dayalı döşeli evlerini makul bir fiyata verir amasralılar. Örneğin mendireğin oradaki surlara çıkan merdivenden tırmanın. hemen merdivenin üstündeki binada ve civarda bi teyzeyi bulun, konuşun. Biz 10 kişi gidip iki daire kiralamıştık, gayet uygundu fiyatı. oraya çıkmaya üşenirseniz çarşı içinde de alternatifler mevcut. sağda solda bir iki sorup soruşturun. en az iki üç kişiden fiyat alın ki kazıklanmayasınız.

otel tavsiye etmeyeyim çünkü daha iyi ve ucuz oteller de bulunabilir ama üç farklı yerde kaldım evlilik cüzdanı gibi bir sorun olmadı. amasranın sitesinden bakıp seçebilirsiniz oteli.

"Ev kiralayabilir miyiz?" diye soracaktım ama çok gudik bir fikir olabilir diye dile getirmemiştim, bunu öğrendiğim çok iyi oldu. Amasra ile ilgili yüzlerce site içinde arama-tarama faailyetleri devam ediyor fakat şu anda en mantıklısı 2 ev kiralamak gibi görünüyor. Teşekkür ederim.

evet amasrada ev kiralamak daha mantıklı oluyor
biz beş kız gidip eve toplamda 100 ytl vermiştik, kişi başı 20 tl ye geliyor yani. zaten ev sahibi 10 kişiye kadar (5 çift olarak) kalabileceğimizi bu durumda kişibaşı ücretin azalacağını söylemişti. üstelik evde mutfak olduğu için de kahvaltı yemek v.b. evde yapıp yiyebiliyorsunuz.


kaleye doğru çıkarken gördüğünüz lokantalara, dükkanlara sorun. en çok ev kale tarafında kiralanıyor üstelik manzara da muhteşem oluyor. denize nazır!!!

yutup hızır gibi yetişti. :)

www.youtube.com

sadece melodiyi kaydedip, üzerine ses kaydını sonradan yapabilir miyim peki. yanıtınız evet ise nasıl yapabilirm?

kaliteli bir midi versiyonunu bulursan sadece melodi olarak onu çalıp üstüne söyleyebilirsin...

1. ben artistlik yaptım sırt çantası almadım, saçma oluyor cidden. sanırım sırt çantası daha rahattır. ankara'da ülkealan'da çeşitleri var.

5. 6 7 az.

2 - iş bankası kartınız iş görecektir ama 1000 tl niz var ise bunun 750-800 ünü kullanabilirsiniz, tabi türkiye de eski haline dönecektir

3: pariste hotel fasthomedan kaçının iğrenç bi yerde 3 euro tren parasıyla parise iniyosunuz zaten 4. bölge parise uzak üstüne bi de metro bileti alıyosunuz üstüne bi de zamanınız gidiyor (mallığımıza geldi evet).. öyk

7: italyadan nutellalı dondurma!

öle kalabalık bi rota izlemeyin, çok yeri göreyim derken hiçbiryeri tam olarak gezemezsiniz , çok yorulursunuz, çünkü ulaşımda belli saatler ve booking gerekiyor, gittiğinize değmez, bu rotayı ikiye bölmek daha mantıklı bence. yarısını bu sene , yarısını da başka bi zaman yaparsınız.

1-sırt çantası tabi ki, interrail ruhuna uymak lazım, ayrıca tekerlekli sürümek falan zor olur.
2-ne olursa olsun paranı ön cebine, fermuarlı b ir yerlere koy.
3-barcelona: kabul hostel rezervasyon yaptırın kesin.
nice:deniz kıyısı, zencilere dikkat.
roma: mosaic hostel
florence: emerald palace
amsterdam: flying pig, rezervasyon şart.
5:bolca t-shirt al, uğraşma yıkamakla.

interrail olayını "illet" olarak adlandırdığın için seni ayrıeten kınıyorum.

bol eğlenceler.

not:bu rota hakkaten biraz sıkışık, bordo, güney fransa duraklarını çıkarsanız daha iyi gibi. barcelona'ya 4 gün ayırdık, insan doyamıyor. paris'e de üç gün lazım, amsterdam da keza üç gün, roma 2-3 gün, floransa 2 gün, venedik en azından 1 gün. kalanını sen hesap et. arada demir atmak, ortamlara dalmak lazım.

1. esyalarını koyacagın hafif bir sırt cantası, orta olcekli bir sey al tabii ama para, pasaport vs gibi bir şey için de ayrı bir çanta al ama o sırt çantası olmasın. ikisine de sırt çantası alırsan, birini sırtına diğerini de önüne asman lazım ve 2 sırt çantasını taşımak zor olur. çeşitli denemelerden sonra en makulunu şöyle buldum.omuza asılabilinen önde, ortada ve arkada fermuarlı cebi olan kuçükümsü ( ortalama bir kitabın sığacağı kadar büyüklükte) çanta en ideali. çapraz takıyosun ve de değerli ıvır zıvırları orta fermuarın içindeki fermuarlı cebe ya da çantanın vücuduna değen arka fermuarlı cebine koyuyorsun, sonrası rahat oluyor.

5. cogu yerde gıysı yıkamak yasaktır ana kacamak yapıp 1 tişört yıkayıp ya da 2 ( yola koyulmadan hemen önce) sırt çantanın sağına soluna asarsın, yürürken kurur :s

soru 6: madrid'e giderken yolculuk nasıl geçer? 11 saat falan yazıyor.

cevap: Sanirim Barselona'dan Madrid'e gitmeyi kastediyorsun. ben iki kere gece treni ile gittim. Zaten hizli tren ve bu gece treni disinda baska secenek yok diye biliyorum. Gece treninde ister yatakli kisimdan alin, pasalar gibi uyuyun. ama biraz daha pahali, interrail bileti gecerli olur mu bilemiyorum. olmadi muhabbet ede ede gideriz derseniz, oturursunuz kafesine, 4 er kisilik masalar var, (cok yok erken kapmak gerek), kagit oynarsiniz, isteyen kitap okur, müzik dinler vs. olmadi koltuklu kisimda takilirsiniz, isteyen yine uyur, isteyen muhabbet eder.

bir de 11 saat degil de, 8 saat sürüyor Barselona-Madrid arasi tren. Yazin cok dolu oluyor, erken almakta fayda var.

@san: 11 saat olan bordeaux madrid

normal tişörtlerinizin yanısıra yedek olarak yanınıza t-box tişörtlerinden alabilirsiniz. iki tişört bir paket bisküvi kadar yer kaplar, üstelik acil bir durumda açıp giyebilirsiniz. açıldıktan sonra zaten kırışık olduğu için çantanın içine tıkıştırıp taşımak da sorun yaratmayacaktır.

-bisiklet.

(bkz: wingsuit flying)

paintball

windsurf (izmir veya istanbul'da)
bisiklet al dolaş

(bkz: parkour)
(bkz: bmx)
(bkz: capoeira)
(bkz: rüzgar sörfü)

mentos ve diyet kola

kiteboarding.. hell yeahhh

(bkz: apnea)
(bkz: scuba)
fotoğraf çekmek de olabilir.

ankara'daysanız şöyle bi şey var:

www.kuzgunspor.com

bateri çalmayı öğrenin.

dans kursuna başlayın.

spor yapın!
öncelikle yorgunluk, arkasından duş ve hatta varsa sauna ve sonrasında hissedilen hafiflik/ferahlık hissini hiç birşeye değişemeyecek, bağımlısı olacaksınız!bir süre sonra kazanacağınız zindelik ve formdalık da işin ekstrası olacak.

konsept fotoğrafçılığı. ülkemizde yok denecek kadar az. mümkünse sonra da webe koyun, biz de tadını çıkaralım.

bir müzik aleti çalmayı öğrenmek. ben bununla uğraşıyorum şu an hobi olarak.
açık hava sporu olarak da Deepist dalış okulunu tavsiye ederim. dalış dışında birçok aktivite daha yapıyorlar

bu kadar zor mu yahu? otur kitap oku.

basketbol, müzik aleti çalmak, en olmadı lost izlemek

2 senede yaşadım eskişehirde ama hiçbir çözüm yolu bilmiyorum toz hakkında. sanırım eskişehir'in kaderi böyle :)

ahh ahh, hey gidi günler,

neyse, o problem çözülmüyor, toz alacaksın günde 5-10 dakikanı ayırıp, sevgili anneciğim öyle yapardı.

çözülmüyor o problem. ben '98 den beri burada(eskişehir'de) yaşıyorum.ilk bir kaç sene temizlik yapacağım diye heba ettim kendimi. kalan yıllarda da umursamamayı öğrendim.inşaatlar bitip her yer asfalt ve tozlar uçuşmasın diye çayır çimenle kaplanmadığı sürece toza çare yok :(

eskişehir de toz olayı ne alemdedir bilemem ama :9 toz aldığı suyun içine yumuşatıcı koyardı benm melek annem :) tozun oluşmasını gecişktiriyormuş aklınızda bulunsun

negramaro da iyidir. fizy'den dinlersin.

youtube'a işyerinden erişebiliyorum ancak burada şarkı dinleyecek ve sözlerini çalışacak vaktim yok. evden ise erişimi proxy ile yapıyorum ama o da her zaman verimli olmuyor. search kısmında problem çıkıyor videoları yükleyemiyor v.b. özellikle işe gelip giderken yolda çok vakit geçirdiğim için mp3 olarak erişebileceğim şarkılara ihtiyacım var.

bende var...bende var:)mailinizi mesaj olarak atarsanız 3 er 5 er yollarım:)

nihayet buldum editin nerede olduğunu. an itibariyle duyuru dışarıya kapalıdır.yardımlarınızı bekliyorum, teşekkür ederim.

kisa sozlu (4-5 satirlik veya 2-3 paragraflik) antik aryalar var.
arya dedigime bakmayin, antik aryalar cok hafif olur. onlardan da dinleyebilirsiniz, ki cevirileri de vardir ingilizce ve bazen turkce bulabileceginiz.

arya dinlemeye bayılırım. bir tanecik italyanca arya bile öğrenmiştim yıllaaaar önce. nerede bulabilirim bahsettiğiniz aryaları?

mail yazin ozel mesajla bana, bir kac tane aryantik atayim size. eger mumkun degil derseniz de rapid'e yukleyeyim.

bizim kedilerden biri de kisirlastirilmadan once 2 kere 3,5. kattan atlamisti. yani bagirdiginiz icin vs size kuserek atlamak soz konusu degildir (kendinizi suclayacaksaniz kisirlastirmamak konusunda suclayabilirsiniz, o konuda da dogaya mudahale gibi dusundugunuz icin suclanilacak herhangi bir durum yok). disi kedi gorup atlamistir. bizimkine o yukseklikte birsey olmadi, sizinkine de olmamistir yuksek ihtimal.

evde yetistikleri icin cok pisirik oluyorlar, baska kedi kovalayana kadar girdikleri merdiven alti, araba alti gibi yerlerde sabit etrafi seyrediyorlar. etrafta yuruyerek dolasmak yerine merdiven alti gibi soteye yatabilecekleri yerleri daha detayli incelerseniz bulursunuz bugun icinde diye dusunuyorum/umuyorum.

gecmis olsun.

aynen bizim de başımıza geldi.dışarıda gönüllerince gezebilecek cesaretleri olmadığı için en yakın kuytuya saklanıyorlar. siz semtin yarısını aradıktan sonra gelip evinizin önünde park etmiş bir arabanın altında dehşete kapılmış ve donakalmış bir şekilde bulabiliyorsunuz haylaz olduğu kadar korkak kedinizi.tecrübeyle sabittir.

5 kattan düşen, farklı zamanlarda 5 6şar kez kaçan 7,8 kedi üzerinden konuşacak olursam...
1- 1 adet fener edinin...
2- kediler evde uzun zaman kalsalar da, dışarıya çıktıkların korkuyorlar çünkü unutmuş oluyorlar panikle genelde en yakındaki kapalı alana girmeye çalışacaktır...
düştüğünü düşündüğünüz yerden baktığınızda göreceğiniz açık apartmanların içini, bodrumları, çöp kutularını, kuytu köşeleri, araba altlarını, kömürlükleri arayın...
3- sokak kedileri muhtemelen onu kabul etmeyecek bu yüzden kedi bağırış çağırışı, kavga sesi duyarsanız gidin belki yakalayabilirsiniz...
4- çalı çırpılar, ağaçlar, duvarların kesişim kuytu köşeleri en çok saklandıkları yerler...
5- mümkünse kedinizin fotolarını esnafa gösterin, siz tüm gün mahalleyi, semti izlemiyor olabilirsiniz ama adamların işi gücü yok, komşulara sorun gittiği yön varsa söyleyebilirler...
6- susmayan kedi miyavlaması, ağlaması duymuşlar mı onu sorun... eve alışan kedi dışarıda korktuğu için bağırıyor...

ha bunları söyledikten sonra evden kaçan, kaybolan hayvanları bulduğumuz yerleri sırayla sayayım belki fikir olur...
birini apartmanın dışında kuytuda kediler döverken, üç kez araba altında, birini bahçe duvarında oturup kendi kendine miyavlarken, üç kez birini apartmanın bodrumunda, birini apartmanın çatı katında( valla nasıl çıktı en ufak fikrimiz yok yani), kendi arabamızın altında iki kez, yan apartmanın bodrumunda....
vs...
bir de kediler korksa bile ev kedisi yemek bulmada başarısız oluyor...
elinizde maması veya benim favorim sosistir gezerseniz, bulduğunuzda koklatıp yakalayabilirsiniz kedi maması değil de sosise bayılıyorlar

Arkadaşlar çok teşekkür ederim, şimdi dışarıdan geliyorum evi merkez kabul edersek 300 metrelik bi çapta her yere baktım yok. Ama yakınlarda pek merdiven altı kuytu köşe yok, olanlarda da o yok. Ne yapıyor bu saftirik ya, bi duş alıp gene aramaya çıkacağım ya da biraz uyusam mı önce. Ya hu bulurum umuduyla her yere baktım bulacağım sandım bulamadım. Bi komşuya söyledim, başka komşu görürsem onlara da söylerim, esnafa mesnafa falan.

Önerileriniz için çok teşekkür ediyorum yardımcı oluyorsunuz yoksa benim aklıma gelmediydi kuytulara bakayım falan.

Neyse durmak yok aramaya devam diyorum.

kediniz için üzüldüm, umarım en kısa zamanda bulup eve getirebilirsiniz. ancak kısırlaştırma konusunda düşüncelerinize katılmadığımı belirtmek isterim. evlenmeden önce ailemle beraber yaşadığım evde -şu an 17 yaşında olan- bir kedim vardı.kedi evimize ilk geldiği senelerde bahçe katında yaşadığımız için pencerelerden birini aralık bırakıyorduk ve kedinin istediği gibi gezme özgürlüğü vardı. o kadar yavruyla uğraşmak zor da olsa hayvanın haklarına saygı göstermek istedğimiz için kısırlaştırmadık ve bir kaç kez yavrulamasına izin verdik. ancak bir kaç sene sonra bir apartmanın üçüncü katına taşındığımızda kedinin eve rahat rahat girip çıkamaması ve dolayısıyla kızıştığında doğal ihtiyaçlarını karşılayamayağı için kısırlaştırma ameliyatını yaptırdık. sonuçta dışarıya çıkma ihtiyacını büyük ölçüde engellediğimiz ve hala hayatta olan onyedi yaşında bir kedimiz var.
çiftleşmek onlar için çok doğal bir ihtiyaç ve siz kedinizi kısırlaştırmadığınız sürece bu ihtiyacını gidermek için uğraşacaktır. pencereden atlamak, saldırganlaşmak...v.b durumlar hem sizin hem de kedinizin ruh/beden sağlığı için yaralayıcı olabilir. bu yüzden dışarıya çıkmasına olanak veremeyeceğiniz bir hayvanı kısırlaştırmak ona zulüm etmek değil aksine onu korumak için yapabileceğiniz en iyi davranış olacaktır. bu arada şimdiki evim altıncı katta ve yaşları geldiğinde hiç yavrulamasına izin vermeden kısırlaştırdığım iki kedim var. üstelik bu kararı vermek benim için hiç de kolay olmadı, defalarca veterinerlerle konuştum, alabildiğim kadar değişik görüş almaya çalıştım ve sonuç olarak haksızlık gibi görünse de onlar için yapabileceğim en iyi şeyin bu olduğu konusunda içim rahat.
en kısa zamanda kedinizi bulduğunuzun müjdesini almak dileklerimle.

geçmiş olsun diyelim önce.

eğer titrek kardeş sevişmek için gittiyse 1 haftaya 3 kilo civarı kendi kendine döner. siz bulamayabilirsiniz çünkü çiftleşmek için çok yol katedebilir.

eğer meraktan kaçtıysa ve dediğiniz kadar tırsaksa, sizin inanamayacağınız bir delikte saklanıyor olabilir. komşunun balkonundaki sepet falan gibi yerler veya herhangi bir giriş katının mutfağındaki sote bir yer. onların bile haberi olmadan saklanmış çıkamıyor olabilir. bir de oralara bakın sorun isterseniz. kötü şeyleri aklınıza getirmeyin. inşallah dönecek titrek. o zaman bizim için de burnundan öperseniz.

Gözbebekleri büyyünce gözleri simsiyah görünen pembe burunlu titrek dostumuzu bulamadım.
Son mesajımı yazdıktan sonra biraz uyudum ve onca rüyadan sonra bir de bunu gördüm, rüyamda otoyolun kenarındaki bir çöp konteynırını geçip gidiyorum bi dönüyorum konteynırın yanında bu var gidip tutayım diyorum bu arada yanımda bi başka kedi var o da geliyor güya o da yakalayacak titreği yani o da bana yardım edecekmiş onu görünce kaçıyor otoyolda o korkak haliyle ben kediye diyorum ki sen sen dur senden korkuyo falan bu salak gene gidiyo gene tirek uzaklaşıyo bu arada biz otoyolun karşlısına geçtik zaten diğer kediye sinir oluyorum kaldırıp atasım geliyor kıymıyorum neyse ben kendim gidecek olurkene uyanıyorum rüyadan.

kalktım giyindim hemen gene bunu aradım bu sefer daha geniş bi çember içinde aradım, aksilik burada yakında kuytu bir yok demiştim ama ilerledikçe geniş alanlar var, dünyanın gürültüsü kedisi osu busu şusu var. titrek hiçbirine alışık değil o kocaman siyah gözleriyle de şaşkın şaşkın bakamayacak kadar korkmuştur şu anda.

Hepiniz sağolun gerçekten yardımcı oluyorsunuz. bu arada kısırlaştırma konusunda ben de çok mantıklı karşıt fikirler dinledim ama bana kalsa ben evde hayvan beslemeye de karşıyım gerek insan gerek hayvan için doğru değil bence. ama işte almışlar eve boynumuzun borcudur, bakarız. sokakta üremişler, boynumuzun borcudur, yardımcı oluruz elimizden geldiğince. yani isteyen de kısırlaştırısn ben başkalarının kısırlaştırmasına karşı değilim çünkü onları anlıyorum. dediğim gibi kendim buna taraftar değilim.

no avalon buna dişi kediler vermiyor ya inşallah başarabişlir diyorum ne diyeyim yani daha önce de ben çiftleşsin diye iki kere çıkarttım bunu bi kere de kendi kaçtı. çok tırsak bi hayvan ama bir o kadar da "ateşli" :-) ya dışarısı bırakın aklı yetmeyecek kedileri, insanlar için bile berbat bi yerken titrek ve diğer tüm kediler için üzgünüm.

umarım gelir ya yoksa rüyalarda buluşuyoruz baksanıza, içim acıyor.

Akşam koşudan sonra tekrar baktım, yok yok yok... Annem çok ağladı.

soyle diyeyim, bizim bir erkek kedimiz vardi. babami pek severdi, adi da baron. bir gun evden kacti. babam cok aradi, bir hafta butun mahalleyi dolasti ama baron'u bulamadi. her aksam eve gozu yasli dondu koca adam. baron ise iki hafta kadar sonra pislik icinde ve yari ebadinda geri dondu. o da sokaklari pek bilmezdi. taniyamadik neredeyse. tabi her centilmen gibi bizimle bir sey paylasmadi :) bir daha da kacmadi. simdi kisirlastirilmis bir disi kedim var. kisirlastiran ben degildim ama sanki boyle daha iyi, bilemedim.

insallah bir arabanin altinda kalmadan doner. umudunuzu kaybetmeden arayin. kedi bu dokuz canlidir.

Yarın gene arayacağım... :-(

Yarın oldu bitmek üzere hatta: yok titrek hişç bir yerde, yarın daha da uzaklara bakacağım. of ulen inşallah temiz su bulabiliyordur.

Daha da uzakları aradım, şemiklerin içlerine girdim, virane doluymuş buralar. bir sürü kedi gördüm, titreği göremedim. inşallah kendi gelebilir. yarın yine bakınacağım ama artık eskisi kadar ümitli değilim.

Dün gece titrek gene yoktu, sabah da... 5'ten sonra bir daha arka balkondan baktım ve titrek karşımdaydı!

Biraz zor oldu çünkü yüksekçe ve aramızda parmaklıkların olduğu bir yere çıkmıştı, bir türlü indiremedim. Sonra ben parmaklıkların öte tarafına gidip titreği zemine indirdim sonra tekrar öbür tarafa geçip kucağıma aldım ama apartmanın giriş kapısına getirene kadar zorlansdım çünkü çok korkuyordu herşeyden ve kaçmak istiyordu zar zor getirdim.

Su bile içmemişti anladığım kadarıyla (bunu evde doymamacasına içtiği çok miktarda sudan ötürü söylüyorum). burnunun üstlerini biraz çizmişler, ön ayaklarındaki 6. parmak diyebileceğimiz şeyler yara olmuş, ayrıca bir deri bir kemik kalmıştı titrek. şimdi içerde sinleniyor ama sanırım çiftleşemedi ya da daha doymadsı çünkü yine bana sulandı sapık eşşolusu.

bugün mahvolmuş durumda olduğu için yarın bi temiz yıkayacağım. meraklılarına duyurulur, başına bişey gelmediği için çok mutluyum. Allah'a çok şükrediyorum. Bu arada umarım ölmeden şu sokak hayvanlarına bir çözüm bulunduğunu görürüm.

Şu an çok mutluyum çünkü kız arkadaşımdan sonra kedinin de ayrılması çok koymuştu :-) feci alışmışım bu kedişe.

Yavrım dinlenince yarını beklemeden yıkadım. Yıkarken gördüm ki dışarda bolca dayak yemiş, gövdesinsde tonla çizik, yara bere var.

Gariban hayvenceyizim şimdi uyukluyor. Mis gibi oldu.

oh be!! pek sevindim dondugune. ama bosa gitmis anlasilan bu kacis :) siz ciftlestirin artik delikanliyi.

Valla merak edenlere biraz daha detay vereyim:
Ertesi günü beklemeden titreği bir güzel yıkadım. Yıkarken farkettim ki çok dayak yemiş. Gövdesi çiziklerle, yaralarla dolu. Ayakları zaten yara, burnu ve gözünün etrafı da hatta ağzının altı da zaten yaralanmıştı bunları ilk önce görmüştüm ama gövdesindekileri görünce üzüntüm arttı.

Hazır mamasından çok az yedi titrek, sonra bana sürtündü durdu anladım ki yağ istiyor. Titreğe önce tereyağlı yumurta sonra da iç yağlı böbrek yedirdim, kanlarını da hep yaladı. Şimdi dinleniyor. Titrek hiç olmadığı kadar keyifli. Bu arada pireli de. Pireleri sonra halledeirm artık ilacı var bende ama o ilacın ertesi günü yıkamam gerektiği için artık bir iki gün sonra kullanırım.

Bu arada titreği eve getirince bir deri bir kemik haliyle sadece su içmiş ve biraz kuru mama yemişken tarttım kilosu pek değişmemiş yine 4 kilodan fazlaydı, 4,3 falan. Demek ki kemikli bir hayvan, zaten genetiği (pısırıklığını saymazsak) düzgün bir hayvan.

Neyse, çiftleştireceğim ama nasıl??? Kedi forumlarına takılıp bi kız ayarlasam mı yahuşuhluma, bakmayın siz tipi çok yerindedir aslında, iki tane güzel fotosunu koysam kızlar bayılır :-)

sanırım kısırlaştırma için bir zaman kısıtlaması yok. ama emin değilim. benim kedi de 4 aylık. 6 aylık olduktan sonra kısırlaştırabiliriz dediler.

dişi kediler için 4-5 aylık, erkek kediler içinse 9-10 aylıkken yaptırılması gerekir deniliyor. yalnız tabii ki kedinin durumuna, gelişimine bakması gerekir veterinerin.

zamanı fazla geçirmemek lazım, çünkü kanlarına hormonlar karışınca kısırlaştırılsa dahi etkilerinin geçmesi uzun sürüyor.

benim veterinerim erkek ya da dişi bütün kediler için 1 yaşından sonrasının kısırlaştırmaya uygun olduğunu söylemişti. tıpkı insanlarda olduğu gibi(ergenlik sonrası 16-18 yaş) onlarda da anatomik olarak büyümenin/erişkin olmanın büyük bir kısmı bir yaşına kadar tamamlanıyormuş. bu yüzden kedi bir yaşına gelmeden ameliyat etmek yerine büyüme sürecini beklemenin hayvanın sağlığı açısından daha uygun olduğunu söylemişti. bu süreye kadar kızgınlığa giren kedinin eğer çifleştirilmesi düşünülmüyorsa hormon hapıyla baskılanabileceğini böylece evde bağırtı, kedinin dışarıya kaçması v.b gibi durumların önüne geçilebileceğini söyledi. ancak bu hormon hapının kullanım süresinin uzaması özellikle dişi kedilerde idrar yolları problemine yol açabiliyormuş.bu yüzden 1 yaşını doldurduğu zaman ameliyatın geciktirilmemesi gerekliymiş.

benim iki kedim sekiz aylıkken kısırlaştırıldı, bir kardeşleri sanırım bir buçuk yaşında kısırlaştırılmış, sonradan kısırlaştırılan daha minik, anneye çekmiş. büyümelerini etkilemedi erken kısırlaştırma ki artık daha da küçükken yapıyorlar, kedi sokakta yaşayacaksa vs. erkek kedilerde testislerin gelişkinliğine göre de anlayabiliyor sanırım ameliyat olup olamayacağını, hubble'da öyle olmuştu en azından

bölümle konuşun bence vardır bir prosedürleri. ek süre olmasa da 3 ay sonra yapılacak sınava falan girme şansı verirler belki.

Kirik kemik sinava hazirlanmana cok de engel olmaz diye dusundum. Gozden kacirdigim bir sey mi var?
Sinav sirasinda yavas yazacagin icin ek sure isteyebilirsin simdiden. Onu sicak bakarlar herhalde.

www.babbel.com

dil eğitimi için güzel bir site.

fena halde engel maalesef ki. not taking ve reading sırasında elimi kullanmam gerekiyor, dahası kitap harici yazarak çalışabilecdeğim bir kaynak yok. benim de sağ kolum komple askıda.

ben varım

İki kişi olduk arkadaşlar.

Programa uyup sırf eğlencesine bişle deneyebilirsiniz. Tek şartımız sağlıklı olmanız ve programa ihanet etmemeniz. Programı sanal olarak yöneteceğim için elbette güvenlik gereği mükemmel bir program olamaz. Ama genel geçer kurallar çerçevesinde olabildiğince etkili bir program yapmak niyetindeyim. Sanıyorum bu program siz de pek ciddi olmasa da fark yaratır.

35 yasinda biri olarak yarisini yapsam? :P

sanki ben de deneyebilirim gibi geliyor da... bilemedim.

nooneatall,
Daha önce kendi yaşlarıma yakın yaşlardaki insanları çalıştırdığım için bu yaştaki insanlarla çalışmaya alışığım ama valla yarısı olursa kurtarır gibime geliyor :-) şaka bir yana katılmak isterseniz ve sağlık açısından bir engeliniz yoksa katılmanızdan mutluluk duyarım. Program oldukça hafif başlayacak çünkü. Yalnız "yok arkadaş bi tane zirzopun peşine takıldık yap diyo yapıyoz, ye diyo yiyoz, yat diyo yatıyoz. noluyoz lan?" derseniz karışmam :-)

kobuzchu kiz,
dediğim gibi program çok hafiften başlayacak ve ben kızlara da uygun bir program tasarlıyorum. Nihayetinde bayanların daha güçsüz olduğu anatomik bir gerçek olsa da bu programı yapamayacağınız anlamına gelmez.

Sanırım 4 kişi olduk bile.

psikolojik sınırımı çoktan aştığım ve tembelliğin doruklarına çıktığım şu günlerde birilerinin desteğine ihtiyacım olucak sanırım. ben de katılmalıyım.

30 tane şınavı çektim, iyi geldi:) ayrıca sitede şu ana kadar gördüğüm en iyi vücut geliştme sitesi.

şimdi olayı tam olarak anlayamadım ama benim şöyle bir durumum var..

saatlerce bilgisayar başındayım.. evden pek çıkmıyorum.. asosyalliğin iyice dibine vurdum.. geek olma yolunda hızla ilerliyorum, bu saatlerce bilgisayar başında geçen zaman tabi, ne kadar gereksiz bilgi varsa beyne doldurmaya yarıyor.. yemek yemiyorum hiç.. aşırı zayıf olmay yolundayım.. çürüdüm resmen yahu..
eski den böyle değildim..
iyi kaptırdım kendimi..

ve bu durumdan oldukça rahatsızım.. moğollardan geliyor.. "bir şey yapmalı"

baldur2,
Bizi böyle değerlendirdiğiniz için çok mutlu oldum. Sizin böyle demeniz inanın bana ciddi bir destek.Bu arada adını anmak istemediğim bir vücut geliştirme sitesi tarafından taciz edilmemizi de bununla mı açıklamalıyız acaba? Adamlar kendi kalitelerini yükseltemeyeceklerini düşündükleri için mi bizi yok etmek istiyorlar? Yaptıkları arasında sitenin e-posta hesabını ele geçirmeye çalışmak ve sitemizi birebir kopyalamaya çalışma girişimleri de var... Gerekirse adlarını ve kanıtlarını vereceğim...

7 kişi olduk görünüyor arkadaşlar, bu sayı bana yeter. İşin aslı kimse katılmasa ben bir kişiyle bile yola çıkacaktım :-) Ama ne kadar kalabalık olursak o kadar iyi olacaktır. Bugün giriş yazısın yazıp hemen yetiştirmek istiyorum, yetiştirebilirsem programı bugün başlatırız.

ben de varım geek değilim belki ama artık fit olmak istiyorum

rica ederim, çok yararlı bilgiler var ama çeşit çeşit (kilo almak için, kilo vermek için vs.) diyet programları falan olsa çok güzel olurdu ya da ben mi bulamadım acaba

sanırım ben de denemek istiyorum

27 yaşındayım ve geç kalmadıysam programa dahil olmak istiyorum??

baldur2,
siteyi ilk açtığımda önce internetteki kaynakları toplamayı düşündüm ama topladıkça -hatta bazılarını yayınladıkça- daha fazla katlanamadım bu duruma. Çünkü zaten çok az sayıda ciddi program var ve bunlar da yetersiz. Geri kalan yazılarda yanlış bişlgilendirmeler bile var. Onun için bundan böyle siteye daha önce internette olmayan yeni programlar eklemek ve daha da önemlisi uzmanlara ekletmek istiyorum. Yine de googledan ziyaretçi çekmek için gerekli uyarıları koyarak eski programları da siteye ekleyeceğim. Örneğin şu anda sitede "şok diyetler" yazısı var, ben bunu insanları çekebilmek için koydum ve bunları kesinlikle önermediğimizin defalarca altını çizdim, bilgi vermek işçin koyduk dedim. Yani ben gerçekten insanlara yararlı olacak bişey istiyorum. Bunun için siteye google reklamı bile almıyorum ki saçma sapan ürünlere yönlendirmeyeyim insanları.

Siteyle tek başıma ilgileniyorum ve şu an elbette içerik olarak eksiklerimiz var. Zamanla dört başı mamur bir egzersiz sitesi olacağımıza inanıyorum.

Bu arada 9 kişi olduk bile, ben bu akşam programı yayınlarım. İsteyenler yarın başlayabilir. Sitedeki sayfaya yorum ekleyerek, daha iyi bir süreç işçin geri besleme yapılmasını önemsiyorum. Yani eğer bi düşünceniz, bi soru, sorun ya da anlatmaya değer bişeyiniz varsa lütfen kimse kendine saklamasın çünkü sizin yazacağınız bir kaç kelime belki başkasına güç verecektir.

Ek: Ben yukardaki mesajı yazarken 10 kişi olmuşuz bile. Programın ne kadar basit olarak başlayacağını yazdım. Yani ben 25 yaşı kesin bir sınır olarak düşünmüyorum. Umudediyorum programa katılanlar 3 ay sonra fiziksel açıdan daha iyi bir durumda olacaklardır, buna inanıyorum ben.

ben varım ama bilinçaltım sürekli bahane buluyor . evet enkazım

öss var şimdide o bir sorun teşkil edermi bilemiyorum. (naz yapıyor abisi)

varım diyor!

bende varım.

Evet dostlar,
Önce şınav için bir yazı hazırladım, birazdan da Sen Bir Enkazsın programını yayınlayacağım :-)

Hadi hayırlısı

Ek: Arkadaşlar yazıyı yayınladım, olumlu olumsuz bir ses verin siteden. Kendimi yalnız hissediyorum ya hu :-)

ben de varim ve komple bir enkaz olarak okuyorum yaziyi su anda.

Arkadaşlar bugün yoklama yaptım çok eksik vardı neredesiniz?
a-) Bilsen şimdi nerdeyiz çılgın gecelerdeyiz
b-) Programına da sana da
c-) sorry sensei hemen tekmil vermeye geliyorum
d-) bi de soldan sayı verelim

bim'de oluyordu pembe-beyaz marshmallow, koca paket. üstü başı çikolatasız şekersiz. yalnız markası neydi hatırlamıyorum.

markası sanırım harriboydu çilekli ve kaymaklı olanını yemiştim.ama çok hoşuma gitmedi bence eti puf bu marsmallow a 5 çeker...

gidip bakayım bim'e, bugune kadar bim'den ciklet bile almıslıgım yok ama is marshmallow olunca kosarak gidebilirim..

yenmiyor onlar. aldim, baydi, attim.

alışveriş merkezlerinde ve bazı büyük marketlerin içinde şekerci reyonları olur, hani böyle renk renk jelibon şeker, çikolata satarlar, kendin istediğin kadar kesekağıdına alır, tarttırıp ödemesini yaparsın. oralarda satılıyor bu marshmallowlardan. bir kaça sene önce ben paket paket alıp yemiştim, lezzet olarak da çok bayıcı değildi.

bim'de satilan haribo marshmallow'lar re-za-let.. 3uncuyu yiyemeden bayildim ben de.

akademik değilim ama elimden geleni yardımı yaparım, anadolu üniversitesi'nden katılıyorum.

mail grubu kurmak sağlıklı iletişim için iyi olur aslında. ne dersiniz?

bu kadar az kişiyle mi? bir gün daha bekleyelim.

bilkent için yardım edebilirim.

GYTE, Kocaeli Universitesi için yardımcı olabilirim.

önce şunu araştırın isterseniz:

* tez merkezinde basılı olarak tüm tezler bulunuyor zaten.
* tezler fotokopi parası karşılığında adrese postalanıyor.


AMA eserin yalnızca %10 luk bir kısmının kopyalanmasına izin veriyor olabilirler. (olmayabilirler de tabi. hatırlamıyorum)

• Tez yazarları tarafından “Çoğaltılması ve yayımı için” izin verilmemiş olan tezlere Merkez’den erişim imkanı yoktur.
• Ulusal Tez Merkezi’nde verilen “fotokopi hizmeti” tamamen durdurulmuştur.


kaynak :(bkz: http://tez2.yok.gov.tr/)

yildiz teknik ten yardimci olayim ama okulum her an bitebilir. bitmeyebilir de tabii.

scribd www.scribd.com burada aramadan geçmeyin.

selçuk üniversitesi, ankara'daki üniversitelerin bir kısmı ve anadolu üniversitesi adına yardımlarımı esirgemem. ancak şu an için çukurova ve mersin üniversiteleri elimin altında :D
anliicanız yardımım dokunur sanırım. bir seneye kadar benim d e böyle şeylere ihtiyacım olacak. pre-akademi evresindeyim diyelim. mail grubu fikri bana da çok mantıklı geldi. sevgili kabablanka bu işe de bi el at bence. topla mail adreslerimizi bir araya. hepimize kolay gelsin...

Mezun olmama kısa bir süre kala iyilik kazansın diye, Sakarya Üniversitesi kaynakları için bir şeyler yapabilirim sanırım.

marmara üniversitesi ve bilgi üni. için yardımcı olabilirim ben de.

mail grubu oluşturulsun bence ben de ege üniversitesindeyim yardımcı olabilirim.

bir gündür nete giremediğim için duyuruyls ilgilenemedim, kusuras kalmayın...
bu kadar kişi başlamak işçin gayert uygun. mail grubu fikrine katılıyorum. benim gibi kötü bir bilgisayar kullanıcısının bu işi yapması çok zor. bir bilen üstlenebilir mi?

haydi türkiye ilerii !!

boğaziçi için yardımcı olabilirim

benim zamanim var, mail grubu acabilirm, mailleri toplayayim katilmak isteyenler icin
sozluktekilere mesaj atip soruyorum, geri kalanlar email adreslerini buraya yazabilirlerse sahane olur

[email protected]

teşekkürler cisterna...

ne demekk zor bisey degil, size tesekkurler : )

[email protected]

[email protected]

[email protected]

kocaeli ünivesitesi. yardımcı olabilirsem ne mutlu.

ankara üniversitesi'nin adı hiç doğrudan geçmemiş sanırım. bir yüksek lisans öğrencisi olarak özellikle dil ve tarih-coğrafya fakültesi (dtcf) için elimden geleni ardıma koymam (iyi anlamda =p), beytepe'den bildirenler olmuş ama bir hacettepe mezunu olarak da beytepe de kanatlarımın altında sayılır.. her iki üniversitenin diğer fakülteleri için de garanti veremesem de çabalayabilirim pek ala.. ayrıca fikri ortaya atanları da tebrik etmek istiyorum, yök'e ulaşılamayan şu zamanlarda beyyle bi' oluşum elzem..

bu arada sözlükteki makale aranıyor duyuruları da benzer bi' şey olduğu için, her ne kadar temelde işleyişi çok farklı da olsa, ikisini bir araya getirmek gibi bi' de fikir atayım ortaya. zira, tez arayan insan araştırma yapan insandır, e araştırma yapan insana makale de gerekir dolayısıyla a=c diyeyim özetle..

neyse, ne diyo'duk? guugıl ve yahu için iki ayrı adres vereyim;

[email protected]
[email protected]

elimden ne gelir, prosedür tam olarak nasıl işliyor bilmiyorum; ama yapabileceğim bir şey varsa boğaziçi için yardımcı olmak isterim.

[email protected]

@supercalifragilisticexpialidocious: fikrin güzel. cisterna bunu da dikkate alacaktır. destek için de ayrıca teşekkürler.

@yiğitarda: işleyiş konusunda bir takım sıkıntılasr olabilir. üstesinden gelmek için zekice fikirlere ihtiysç vsr. benim aklıma takılan eşitlik konusu. (başkası için)kütüphanaye kaç sefer gidildiği mi, orada kaç tez için zaman harcandığı mi, önemli?

daha bir çok teknik sıkıntı olacaktır. bu konuda lütfen görüşlerinizi yazınız.

bence bu böyle kurallara bağlanırsa insanlar katılmaktan imtina edecektir. teze ihtiyacı olan gruba mail atar, uygun olan kişi yanıtlar. borç alacak diye yükümlenirsek zamanla tatsızlaşır bu konu. bir de grubun katılımcıları okuldan arkadaşlarına da gruptan bahsederse iyi olur. bir fakülteden birden fazla katılım oldukça iyi olacaktır.